Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/9764 E. 2015/4592 K. 23.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9764
KARAR NO : 2015/4592
KARAR TARİHİ : 23.03.2015

MAHKEMESİ : EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2014
NUMARASI : 2013/619-2014/80

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; Edirne Kadastro Mahkemesinde açılan 1990/124 esas sayılı dava sırasında, müvekkili H.. T.. ve dava dışı Nail Temel ile davalıların murisi olan Recep Temel arasında varılan anlaşma gereğince, Recep Temel’in Edirne 1. Noterliğince düzenlenen 28.12.1993 tarih ve 25025 yevmiye nolu muvafakatname ile 145 ada 58 parsel sayılı taşınmazda kendisine isabet edecek hisseyi H.. T.. ve Nail Temel’e haricen devrettiğini beyan ettiğini, Kadastro Mahkemesinde yapılan yargılamada Recep Temel’e hiç pay verilmediğini, kararın 28.04.2008 tarihinde kesinleştiğini, ancak Süloğlu Tapu Sicil Müdürlüğünün bu taşınmazın tamamını Recep Temel adına tapuya tescil ettiğini, tescilden hemen sonra taşınmazın davalılar tarafından 3. kişiye devredildiğini, müvekkilinin kadastro mahkemesi kararının kesinleştiği 28.04.2008 tarihinde istirdat hakkının doğduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hak saklı kalmak üzere, şimdilik 10.000 TL’nin 28.04.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ise muvafakatnamenin düzenlendiği tarihte müvekkilinin muris Recen Temel’e 450.000 TL ödediğini bildimiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, 28.12.1993 tarihli muvafakatnamenin zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise müvekkillerin murisi Recep Temel’in taşınmazdaki hak ve hisselerini Edirne Kadastro Mahkemesinin 1990/124 esas ve 2006/4 karar sayılı dava sonucu hükmen kazandığını, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca murise ödendiği iddia edilen bedelin muvafakatnamede belirtilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı tarafça dayanılan muvafakatnamenin, o dönemde derdest olan Edirne Kadastro Mahkemesinin 1990/124 esas sayılı dosyasına konu taşınmazın yarısının davacı adına tesciline muvafakate ilişkin olduğu, davalıların murisinin muvafakatname kapsamında gayrimenkulden her türlü hak ve alacaklarını aldığının yazılmasına rağmen somut olarak bir bedel belirtilmediği, muvafakatnamenin düzenlendiği 28.12.1993 tarihinden dava tarihine kadar olan sürede 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 28.12.1993 tarihli muvafakatname ile davacıya satılan taşınmazın, tapu devrinin imkansız hale gelmiş olduğu iddiasıyla, taşınmazın rayiç bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazın, kadastro tesbiti öncesinde tapu sicilinde kayıtlı olduğu, kadastro çalışmaları sırasında davalıların murisi adına yapılan tesbite dava dışı hazine tarafından itiraz edilerek kadastro mahkemesinde dava açıldığı, yargılama sonucunda verilen ve 28.05.2009 tarihinde kesinleşen karar ile taşınmazın davalıların murisi adına tescil edildiği, davalıların ise taşınmazı 14.05.2013 tarihinde 3. kişiye satım suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, tapulu taşınmazın satışına ilişkin 28.12.1993 tarihli muvafakatname, resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir (TKM. md. 634, TMK. md. 706, BK. 213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak, geçersiz sözleşmeden kaynaklansa dahi, 7.6.1939 tarihli ve 1936/31 esas, 1939/47 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu’nun 125. maddesine göre 10 yıl olduğu gibi, zamanaşımı sözleşmenin yapıldığı tarihte değil, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihte başlar.
Hal böyle olunca, mahkemece; ifanın imkansız hale geldiği 28.05.2009 tarihi ile iş bu davanın açıldığı 15.11.2013 tarihi arasında geçen sürede zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek, davacı tarafa 28.12.1993 tarihli muvafakatname nedeniyle davalıların murisine ödediği satış bedelini ispat etmesi için imkan tanınması, satış bedelinin ödendiğinin ispat edilmesi halinde ise, ödenilen satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca (talep edilen) 28.04.2008 tarihinde ulaştığı alım gücünün bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi ve ulaşılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.