Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/9412 E. 2015/2427 K. 17.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9412
KARAR NO : 2015/2427
KARAR TARİHİ : 17.02.2015

MAHKEMESİ : BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/06/2013
NUMARASI : 2012/81-2013/511

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacının davalılardan Sezgin’e diğer davalı noter tarafından düzenlenen vekaletname ile, kendisine ait aracın satışı konusunda yetki verdiğini, sonradan aynı noterlikte yapılan işlem ile davalı Sezgin’in vekaletten azledildiğini, buna rağmen, gene aynı noterlikte davalı Sezgin tarafından aracın 3. kişiye satıldığını beyan ederek, araç bedeli olan 31.300 TL’nin araç satış tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı noter savunmasında; noterin yoğun işleri nedeni ile vekaletten azli hatırlamasının mümkün bulunmadığı, ayrıca bu konuda yasada amir hükmün bulunmadığı, araç satış işlemlerinin elektronik ortamda izlenmesine rağmen, vekalet ve azil işlemlerinin elektronik ortamda izlenmediğini, olayda kusurunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yargılama sırasında davacı taraf, davalı Sezgin hakkındaki davasından feragat etmiştir.
Mahkemece, davalı Sezgin hakkındaki davanın feragat nedeni ile reddine, davalı noter hakkında açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- 1512 sayılı Noterlik Kanununun Noterlerin Hukuki Sorumlulukları başlıklı 162.maddesine göre; “stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile, noterler, işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar”.
Bu maddeye göre; noterlerin sorumluluğu “Kusursuz sorumluluktur”. Kusursuz sorumlulukta zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının (noterin) olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir. Sorumluluk hukukunun önemli değerlerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.
Noterlik Kanununun “NOTERLİK İŞLEMLERİNDE ÇIKINTI, DEĞİŞTİRME, FESİH, İPTAL VE DÜZELTME ” başlıklı 81. maddesinde “…tamamlanmasından sonra, bir noterlik işleminin değiştirilmesi veya fesih, iptal veyahut evvelki işin nitelik ve değeri değişmemek şartı ile düzeltilmesi, evvelki işlemin yapıldığı şekilde, yeni bir işlem ile yapılır. Yeni işlemin tarih ve numarası, noterlik dairesinde bulunan evvelki işleme ait kağıda yazılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yargılama sırasında tanıklığına başvurulan ve satış işlemini gerçekleştiren noter katibi ifadesinde “…normalde, azilname verildiğinde azilnamenin bir suretini vetaletnameye eklediklerini, ancak işlem sırasında vekaletnameye baktığında azilnamenin bulunmadığını, bu nedenle de işlemi yapmakta sakınca görmediğini…” beyan etmiştir.
Yukarıda açıklanan kanun maddesi ve tanık beyanı dikkate alındığında, satış için davalı Sezgin’e verilen vekaletnamenin azline ilişkin işlemin vekaletnameye eklenmediği, böylelikle de, davalı noterin üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmıştır.
Kaldı ki noterin sorumluluğu, kusursuz sorumluluk olup, eylem ile netice arasındaki illiyet bağının kesilmediğini ispat edemediği sürece sorumluluktan kurtulamaz. Bu nedenle davalı noter hakkındaki davanın yazılı gerekçe ile reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Diğer yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 168. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 147. maddesi) gereği “Diğerlerine rücu hakkına sahip borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.
Alacaklı diğerlerinin zararına dava borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.”
Her ne kadar; müteselsil borçluluk alacaklıların yararına olarak düzenlenmiş hukuki müesseselerden ise de, kanun koyucu alacaklıya müteselsil borçluların iç ilişkisine müdahale etme yetkisi tanımamıştır. Dahası müteselsil borcun alacaklısına, borçlulardan biri veya bir kısmı ile anlaşmak suretiyle, diğer borçluların zararına olarak bunların durumunu iyileştirmeme yükümlülüğü yüklemiştir. Başka bir ifade ile alacaklı, rücu hakkından yararlanacak olan müteselsil borçlunun alacaklının haklarına halef olmasını engelleyen ve zorlaştıran davranışlardan kaçınmak zorundadır.(Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 15. Bası, Ankara 2012, s. 733).
Bu durumda alacaklı ibra etmiş olduğu kimsenin hissesini alacağından tenzil etmek suretiyle diğer borçlulardan talepte bulunabilir.
Şu durumda; yerel mahkemece, davacının davalılardan Sezgin hakkındaki davasından feragat etmesinin nedeni araştırılarak, yukarıda açıklanan düzenlemeler de gözönünde tutularak, varılacak sonuca göre bir karar vermek ve davalı noterin sorumluluğunu belirlemek gerekirken bu hususun gözardı edilmesi de doğru görülmemiştir

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.