Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/8808 E. 2015/1577 K. 28.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8808
KARAR NO : 2015/1577
KARAR TARİHİ : 28.01.2015

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2013
NUMARASI : 2012/571-2013/366

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; Tekirdağ İli.. İlçesi,….Beldesi hudutlarında bulunan 232 Ada, 3 Parsel de kayıtlı 162,91 m2 arsa vasfındaki taşınmazın davalıların kök murisi M.. B..’ın vekili S… D.. tarafından 15/02/1989 yılında harici sözleşme ile davacıya satıldığını, o tarihten itibaren bu yana kesintisiz ve nizasız olarak müvekkili tarafından kullanıldığını, davalıların murisi M… B..’ın ölümü ile dava konusu taşınmazın 27.01.2005 tarihinde davalılar adına tescil edildiğini, davalıların müvekkilinin tüm istem ve uyarılarına rağmen haricen satın alınan taşınmazın davacı adına temlik ve tescilini sağlamadıklarını, müvekkilinin Saray Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/232 E. sayılı dosyası ile açtığı tapu iptal-tescil davası sonucunda, 14.06.2010 tarihli karar ile davasının kabul edildiğini ve taşınmazın müvekkili adına tescil edildiğini, 15.02.1989 tarihinde davalıların murisinin, davacının harici sözleşme gereği yaptığı 1.170.000 TL(bir milyon yüz yetmiş lira) ödemeye ve harici satışın yapılmadığına herhangi bir itirazının olmadığını, şu an için geçersiz olan harici sözleşme gereği ödenen bedel yönünden davalıların sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, harici satış sözleşmesi gereğince davalıların murisine yapılan ödemenin denkleştirici adalet ilkesi doğrultusunda bugünkü alım gücüne tekabül eden şimdilik 10.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili dilekçesinde; davacının Saray Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2008/232 Esas-2010/305 Karar sayılı dosyada tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verildiğini, dolayısıyla bahsi geçen bedelin ödendiğinin ispat edilemediğinin anlaşıldığını, S. D..isimli kişinin davacılar adına işlem yapamayacağını, 23.02.1988 tarihinde azledildiğini dolayısıyla davalılar veya murislerine kesinlikle ödeme yapılmadığını, dava konusu ödemenin yapıldığı iddia edilen 15/02/1989 tarihi üzerinden yaklaşık 22 yıl geçtiğini B.K’nun 125. Ve devamı maddeleri gereğince hak düşürücü süreden davanın reddinin gerektiğini, ayrıca Borçlar Kanunu’nun 60.maddesi ve devamı hükümler gereğince de zaman aşımı def’i dikkate alınarak davanın reddini talep etmiş, esas yönünden de davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; ”…sözleşme tarihi 15/02/1989 tarihinde Borçlar Kanunun’da düzenlenen genel zamanaşımı süresinin geçtiği…” gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; davacı ile davalıların murisi arasında düzenlenen 15.02.1989 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince davalılar murisine ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesi doğrultusunda dava tarihindeki alım gücüne tekabül eden şimdilik 10.000 TL’nin tahsili istemine ilişkindir.
Eldeki dava öncesinde, davacı tarafından, davalılar aleyhine, dava konusu harici satın almaya dayalı zilyetlik ve kullanım durumuna göre, tapu iptal tescil, bunun mümkün olmaması halinde Türk Medeni Kanunu’nun 724. maddesi gereğince uygun bir bedele karşılığında davalılar adına kayıtlı olan tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkin dava sonucunda, Saray Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14.06.2010 gün ve 2008/232 E-2010/305 K. sayılı karar ile; ”…davacının harici satın almaya dayalı olarak ileride arsanın mülkiyetininin geçirileceği inancıyla iyiniyetli olarak taşınmaz üzerine yaklaşık 20 yıl kadar önce temelli kalmak amacıyla yapı yaptığı ve nizasız ve fasılasız halen davacı tarafından konut olarak kullandığı yapının değerinin arsanın değerinden açıkça fazla olduğu, yine taşınmazın ifraz sonucu parsele ayrılarak şu anki halinin yapının ve zorunlu kullanım alanları kapsar nitelikte olduğu, davalılar ve murisleri tarafından bu güne kadar herhangi bir karşı koymanın olmadığı, yine davacı tarafından bedelin ödendiğine yönelik iddiaların ispat edilemediği…” gerekçesi ile tapu iptali ve tescil davasının reddine, temliken tescil davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın 13.032,80 TL bedeli karşılığında davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, verilen bu hüküm tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine 31.07.2010 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki dava konusu harici satım sözleşmesine konu taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (MK.705, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi, taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak, taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan dava BK.nun 125.maddesine (6098 sayılı BK.’nun 146.maddesine) göre, 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca zamanaşımı, borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlar.
Somut olayda, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle B.K. 125. maddesi gereğince ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi 10 yıldır. Zamanaşımının başlangıç tarihi ise; akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih olan, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği 31.07.2010 tarihidir. Buna göre, dava tarihine kadar geçen sürede zamanaşımı süresi dolmamıştır. Bu nedenle, davanın esasına girilip, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece, bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.