Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/8676 E. 2015/1139 K. 20.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8676
KARAR NO : 2015/1139
KARAR TARİHİ : 20.01.2015

MAHKEMESİ : MANAVGAT 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2013
NUMARASI : 2011/1104-2013/506

Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Antalya ili…ilçes..köyü’nde kaim 792 parsel sayılı taşınmazı 40 yıl boyunca zilyetliğinde tuttuğunu, gayrimenkul üzerine 1600 m² sera ve işçi evi yaptığını, bu sürede taşınmaz üzerine farklı cins ve sayıda meyve ağaçları diktiğini, müvekkilinin, taşınmazın ecrimisil bedellerini ödediğini, söz konusu gayrimenkulün Maliye Hazinesi tarafından o zamanki adıyla Arsa Ofisi Genel Müd. şimdiki adıyla Toplu Konut İdaresine devredildiğini, daha sonra müvekkiline haber verilmeden diğer davalı F.. A..’a ihale yoluyla satıldığını, satışın iptal edilerek müvekkiline satışı için talepte bulunulduğunu, talebin reddedildiğini, sonrasında ihalenin iptali için Antalya 2. İdare mahkemesine dava açıldığını, davanın reddedildiğini, kararın temyiz edildiğini, Danıştay 10. Dairesinin onama kararının halen karar düzeltme aşamasında olduğunu, tüm bu işlemler yapılırken müvekkilinin gayrimenkul üzerine 40 yıl boyunca emek ve masrafların yapıldığını, yaptığı 1600 m² sera, işçi evi ve dikmiş olduğu farklı cins ve sayıdaki ağaçların ve semerelerin bedelinin ödenmediğini, bu nedenlerle müvekkilinin zararlarının tazmini için bu davayı açmanın zaruri hale geldiğini, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte 10.000,00 TL’nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın her ne kadar taşınmazın 40 yıldır zilliyetliğinde bulunduğunu iddia etse de; taşınmazın satışına kadar ne satın almak ne de dava yoluyla tescilini sağlamak için bir girişiminin olmadığını, taşınmazı işgalci sıfatıyla kullandığından ecrimisil ödediğini, taşınmazın Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne ve daha sonra 3. Kişiye satışı işleminde hukuka ve kamu düzenine aykırı bir durum olmadığını, bu hususun Antalya 2.İdare Mahkemesinin 2005/1547 Esas ve 2007/685 Karar sayılı ilamı ile kesinlik kazandığını, davacı taşınmaz üzerine ağaç diktiğini, bina ve sera inşaa ettiğini ileri sürmüşse de ecrimisil tutanaklarında bunların belirtilmediğini, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, hapis hakkı talebinin yerinde olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı TC. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, taşınmazın arsa ofisine devrine müteakip 163.800 , 00TL tahmini bedel üzerinde 15/04/2004 tarihinde ihale usulü ile satışı neticesinde en yüksek teklifi veren F.. A…’a 165.110,00 TL üzerinden satışının yapıldığı, ihalenin yurt çapında yayını yapılan gazetede ilan edildiğini ve satışın 05/05/2004 tarihinde yapıldığını, Türkiye çapında yapılan ilandan davacının haberdar olmamasının mümkün olmadığını, satış ilanında davacının başvurusunun bulunmadığı beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Fuat Aksoy vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, taşınmazı hukuka uygun bir şekilde Toplu Konut İdaresi Başkanlığından satın alan müvekkilinin herhangi bir tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkili ihale yolu ile satın aldığı zaman taşınmaz üzerinde davacının iddia ettiği gibi herhangi bir muhtesat bulunmadığı, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; Toki aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, Hazine aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalı F.. A.. aleyhine açılan davanın esas yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
818 sayılı BK 66.maddesinde sebepsiz zenginleşme davasının hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yılın geçmesi ile, 6098 sayılı TBK 82.maddesinde ise 2 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK gibi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı TBK Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/1.maddesinde; “TBK yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder “düzenlemesi yeralmaktadır.
Zamanaşımı 818 sayılı B.K’nun 125 ila 140. maddeleri (6098 Sayılı T.B.K’nun 146 ila 161.maddeleri) arasında düzenlenmiştir. Zamanaşımı, belirli bir süre içerisinde hakkını talep etmemiş olan alacaklının, bundan sonra alacağını dava yoluyla talep edememesidir.
Somut olayda, davacının davalılardan Hazineye ecrimisil ödeyerek zilyet olarak kullandığı taşınmaza dikip yetiştirdiği ağaçların bedeli ve gayrimenkul üzerine yaptığı sera ve işçi evinin bedellerinin tahsili talep edilmektedir. Söz konusu taşınmaza ilişkin Antalya 2.İdare Mahkemesinin 2005/1547 E. – 2007/685 K. sayılı dosyasıyla davalı F.. A..’a ihaleyle yapılan satışın iptali için idare mahkemesine açılan dava reddedilmiş Danıştay 10.Dairesinin 2007/6769 Esas – 2010/10674 Karar sayılı kararı ile onama kararı verilmiş ancak dosyanın karar düzeltme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre eldeki davanın dava tarihinden önce açılan kesinleşmemiş dava konusu taşınmaza ilişkin ihalenin iptali davasının zamanaşımını kesmesi nedeniyle davanın davalı Toki yönünden zamanaşımı nedeniyle reddi doğru görülmemiştir.
Mahkemece, işin esasına girilerek deliller incelenip değerlendirilerek doğacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile Toki aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Bozma nedenine göre diğer davalıların sorumluluğu yönünden dava konusu taşınmaza ilişkin ihalenin iptal edilip edilmemesi etkili olacağından davacı vekilinin diğer temyiz itirazları şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.