Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/22211 E. 2015/17585 K. 10.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22211
KARAR NO : 2015/17585
KARAR TARİHİ : 10.11.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KUMLUCA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2014
NUMARASI : 2013/159-2014/304
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacının davalıdan harici araç satış sözleşmesi ile bir araç satın aldığını, bu araç için davalıya 12.000 TL bedel ödediğini, davalının aracı elinden aldığı gibi, bedelini de iade etmediğini, bu bedelin tahsili amacı ile davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının da bu takibe itirazda bulunduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiş ancak icra takibine itiraz dilekçesindeki beyanında, davacının aracı 3.bir kişiye haricen sattığını, bu kişiden satış bedelini tahsil edemeyince bu yola başvurduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, verilen bu hükmün davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2010/13030 E.sayılı ve “….Mahkemenin kabulünde olduğu gibi taraflar arasında yapılan sözleşme 2918 sayılı Yasanın 20/d maddesi gereği resmi şekilde yapılmadığı için geçersiz olup, taraflar karşılıklı olarak aldıklarını aynı anda birbirlerine iade ile yükümlüdürler. Davalı geçersiz sözleşme ile otomobili davacıya sattığını kabul ettiğine göre, sözleşmede belirtilen bedeli iade ile yükümlüdür. Ancak, davacının da aynı anda aracı iade etmesi gerekir. Davacı, davalı tarafından araca el konularak alındığını iddia ettiğine göre, bu iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi halinde şimdiki gibi, iddiasını ispat edemediği takdirde dava konusu aracın davacı tarafından davalıya iadesi koşulu ile sözleşmede belirtilen bedeli davacının talebe hakkı olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce ile ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…” gerekçesi ile bozularak mahalline iade edilmiş, yerel mahkeme tarafından bozma ilamına uyularak, yargılamaya devam edilmiştir.
Yargılama sırasında; davacı taraf, “….iddialarını ispat yönünden ellerinde yazılı belge bulunmadığını, icra takibi neticesinde cebri icra yolu ile aracın ellerinden alındığını, iddialarını ispat etmek için de davalı tarafa yemin teklifinde bulunduklarını” beyan etmişlerdir.
Davalı taraf ise; kendisine teklif edilen bu yemini eda etmeyi kabul ederek, “dava konusu aracın satıştan sonra eline geçmediği, aracın kendisine teslim edilmediği” hususunda yemin etmiştir.
Mahkemece; bu yemin beyanı esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş, verilen bu karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu olayda, kendisine ispat yükü düşen davacı taraf yemin metninde; “..davalının borcundan dolayı dava konusu aracın elinden alındığı” hususunda davalıya yemin teklif etmiştir. Mahkeme tarafından davalıya eda ettirilen yeminde ise, bu hususa değinilmemiştir.
Bu itibarla yeminin usulünce ettirilmediği anlaşıldığından, davalı tarafa davacının yemin metnindeki hususların tamamı hakkında yeminini eda etmesinin sağlanmasından sonra yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Diğer yandan, mahkeme tarafından, Yargıtay bozma kararına uyulmakla, artık bozma gereğinin yerine getirilmesi gerekir.
04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere; bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Çünkü, müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak sonucu dairesinde hüküm kurulmalıdır.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Usuli kazanılmış hak kuralı bir yana bırakılarak, Yargıtay bozma kararındaki “..aracın iadesi şartı ile, alacağın tahsiline karar verilmesi..” kısmına uyulmadan hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.