Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/22053 E. 2015/17507 K. 09.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22053
KARAR NO : 2015/17507
KARAR TARİHİ : 09.11.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 13. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2014
NUMARASI : 2012/1061-2014/1014
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesi ile; davalı diş hekiminin, tıbbın gereklerine uygun tedavi yapmadığını, müvekkilinin davalıya müracaat ettiğinde ise, yapacak birşey olmadığını, kusurun müvekkilinin ağız yapısından kaynaklandığını bildirdiğini, hatta kusurun protezi yaptırdığı laboratuvarda olduğunu, düzeltip tedavisini yapmadığını, müvekkilinin ısrarı üzerine de hakaret ettiğini, polis çağırmakla tehdit ettiğini, müvekkilinin bunun üzerine İstanbul Diş Hekimleri Odasına şikayette bulunduğunu, davalının ağır mesleki kusuru nedeniyle disiplin cezası verilerek para cezası uygulandığını, gerek disiplin kararında gerekse başkaca diş hekimleri tarafından yapılan muayenede davalının yanlış tedavi uygulayarak takıp çıkmalı protez takması gerekirken sabit protez taktığı, dişleri kestiği için de artık takıp çıkmalı protezin takılamayacağı, tek tedavi yolunun oldukça zahmetli ve maliyetli çene kemiğine çivi çakılarak protez dişlerin takılması olarak anılan “implant” uygulaması olduğunun anlaşıldığını, davalının tutum ve davranışları, tedavi sırasında çektiği ızdırap, yanlış tedavinin sebep olduğu acı zorluk ve şekil bozuklukları nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu belirterek 10.000,00 TL manevi tazminat ile 2.750,00 TL ödenen ücretin iadesi ve fazlaya ilişki hakları saklı kalmak kaydıyla yapılacak tedaviye karşılık 1.000,00 TL olmak üzere 3.750,00 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebi yönünden ise; Adli Tıp Raporuna göre üst çenedeki protezin kullanılır alt çenedeki protezin kullanılmaz olduğu dikkate alınarak alt çene protezi için davalıya ödenen 680,34 TL nin davalıdan tahsiline, ayrıca yanlış tedavi nedeniyle meydana gelen hasarın onarımı için gerekli olan 1.418,42 TL yönünden taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL nin tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dava; davalı diş hekiminin yükümlülüklerini yerine getirmediği, taahhütlerine ve tıbbın gereklerine uygun tedaviyi yapmadığı, uygulanan tedavinin başarısız olduğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya dayanak yapılan maddi olgu, gerekli tedavi yapılmak suretiyle dişlerin gerçek işlevine kavuşturulmasıdır. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında BK’nun 355 ve devamı (TBK’ nun 470 ve devamı) maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK’nun 356/1 (TBK’nun 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır. Buna göre; somut olayda işi yüklenen davalı hekimin, davacı üzerinde kararlaştırılan edimleri ifa ederken, yani tıbbi faaliyette bulunurken, mesleğinin tüm koşullarını ve tıp biliminin kurallarını eksiksiz yerine getirmesi, davacının edim menfaatinin gereği olup, aksi durumun gerçekleşmesi davalı doktorun kusurlu olduğunu göstereceği gibi, BK’nun 96. (TBK’ nun 112.) maddesi gereği oluşan zarardan sorumluluğunu da gerektirmektedir.
Dosya içerisinde bulunan İstanbul Diş Hekimleri Odası tarafından aldırılan dişhekimi Doç.Dr.G.. A…’ün 16.07.2009 tarihli raporunda, davacı ağzında bulunan köprülerin klinik olarak kabul edilebilir olmadığını, alt çeneye uygulanması gereken protez şeklinin raporda ayrıntısı ile belirtildiği, üst sabit köprü protezinin çıkarılması, gerekli hijyenik ve fonksiyonel özelliklere sahip yeni bir sabit metal seramik köprü protezi hazırlanması gerektiğini belirtmiştir. Dişhekimi M…. Ö… 23.10.2009 tarihli raporunda; yapılan protez ve tedavilerin hatalı olduğunu belirtmiştir. Yargılama sırasında alınan Prof.Dr. Y… Ö…ın 22.09.2011 tarihli raporunda mevcut duruma göre yapılan restorasyonların estetik olarak çok uyumlu olmadığı, mekanik olarak da bir takım eksikliklerin olduğunu, üst sol dişlerin kron boylarının kısa olduğu belirtilmiştir.
Hükme esas alınan Adli Tıp Raporunda ise, üst çeneye yapılan protezin ağız yapısına uygun olduğu, alt çeneye yapılan protez yönünden ilgili diş hekiminin tedavide kusurlu olduğu belirtilmiştir. Ancak Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan alınan raporda görüş bildiren hekimler, diş dışındaki çeşitli dalların uzmanı olduğundan itibar edilemez niteliktedir.Yukarıda anılan raporlar değerlendirildiğinde davalı tarafça yapılan işin kabul edilebilir olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle iş bedeli olarak davalıya ödenen bedelin tamamen iadesine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır.
Miktarın belirlenmesinde her olaya göre, değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek, takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü, kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4.maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Hal böyle olunca, davalı diş hekiminin uyguladığı hatalı tedavi sonucunda, davacı iş sahibinin istediği sonuca ulaşamadığı ve çektiği sıkıntı ve ızdırap da dikkate alındığında, davacı lehine uygun oranda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Davacı TBK 125. maddesinde yazılı seçimlik haklarından ancak birini kullanabilir, davacının ilk talebi dikkate alındığında, seçimlik hakkını bedelin iadesi yönünde kullanmış olduğundan, ayıbın giderilmesi yönündeki (yapılacak tedaviye ilişkin bedelin) talebin kabul edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.