YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20978
KARAR NO : 2015/17209
KARAR TARİHİ : 04.11.2015
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2014
NUMARASI : 2012/28-2014/384
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının mesken adresinde idareye kayıtlı ve borcundan dolayı elektriği kesilmiş sayaçtan enerji kullanmak suretiyle 8.550,06 TL kaçak elektrik faturası tahakkuk ettirildiğini, faturanın son ödeme gününe kadar ödenmemesi üzerine Bakırköy 6. İcra Müdürlüğünün 2010/26990 sayılı takip dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız ve kötüniyetli olduğunu belirterek; icra takibine itirazın iptaline, takibin devamına ve % 40 dan aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmadaki beyanında; davayı kabul etmediğini beyan etmiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporuna itibar edilerek gerçek zarar üzerinden yapılan hesaplama yöntemine göre belirlenen alacak miktarları üzerinden davanın kısmen kabulü ile; 5.706,69 TL asıl alacak, 57,06 TL yasal faiz, 10,27 TL KDV üzerinden borçlunun takibe itirazının iptaline, takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı elektrik şirketi tarafından, davalı hakkında borçtan elektriği kesik sayaçtan elektrik kullanması nedeniyle 16/09/2010 tarihinde kaçak elektrik tespit tutanağı düzenlendiği, tutanağa istinaden 8.383,84 TL kaçak elektrik bedeli tahakkuku yapıldığı, belirlenen tahakkuk bedeli üzerine icra takibine başlanıldığı, davalı tarafından 1996 yılından itibaren aboneliğinin bulunduğu evinin belediye tarafından yıkılması nedeniyle sayacın kullanılmaz hale gelmesiyle yerine yeni sayaç taktırdığı, ilgili kuruma müracaat ettiği, sayaçtan mühürsüz enerji kullandığından fahiş fatura çıkarıldığı, sayacın yazmış olduğu enerji bedelini ödemeye hazır olduğu, cezalı faturayı ödemeyi kabul etmediği gerekçeleriyle itiraz edildiği görülmektedir.
4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı ile davalı arasında 4077 sayılı yasanın değişik 11/A maddesi kapsamında sözleşme ilişkisinin sonlandırılıp sonlandırılmadığı araştırılmamıştır. Davalı şirket tarafından dosyaya ibraz edilen belgelerden; 14/11/1995 tarihli mesken aboneliği sözleşmesinin bulunduğu, 05/10/2010 tarihli kaçak elektrik tüketim tahakkukunda abonesiz kaçak ifadesine yer verildiği, 14/08/2013 tarihli borç listesi çıktısına göre davalı takip – abone borçlu ifadesi yazılı olduğu anlaşılmaktadır. 4077 sayılı yasanın 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. 4077 sayılı Kanunun 2. ve 3.maddeleri gereği taraflar arasında sözleşme ilişkisi devam ettiği takdirde somut olaya 4077 sayılı Kanunun uygulanması gerekmektedir.
Hal böyle olunca, öncelikle 4077 sayılı Kanunun 23.maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, taraflar arasında 4077 sayılı yasanın değişik 11/A maddesi kapsamında sözleşme ilişkisinin devam edip etmediği araştırılarak görev hususunda değerlendirme yapılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla işin esası hakkında yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında sözleşme ilişkisinin sona erdiği ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirlendiği takdirde hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetlenmesi aşamasına geçilmelidir.
HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK.nun 281.maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı kurum tahakkukları olduğu gibi esas alınarak gerçek zarar adı ile hesaplama yapıldığı, kaçak elektrik kullanım hesabı yönünden mevzuata uygun teknik inceleme yapılmadığı, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olmadığı gibi; Elektrik Tarifeleri Ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğine de uygun değildir.
O halde; mahkemece görev hususu araştırıldıktan ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirlendikten sonra, dosyanın uzman bilirkişiye verilerek, takibe konu toplam bedelin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı EPDK kararı hükümlerine göre ayrıca ve denetime elverişli olarak hesaplanması için rapor alınarak, davacı kurumun talep edebileceği alacağın belirlenmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.