Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/20526 E. 2015/16313 K. 21.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20526
KARAR NO : 2015/16313
KARAR TARİHİ : 21.10.2015

MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/05/2014
NUMARASI : 2012/656-2014/226

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı TOKİ vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili dava dilekçesinde; ……… ilçesi ……… Mahallesi …….. ada ……. parsel sayılı taşınmazın üzerinde müvekkillerince 1987 yılında gecekondu tabir edilen bina inşa ettiklerini, kayıt maliklerince açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda Ankara 22.İcra Müdürlüğünce satışının yapıldığını, satış bedelinin arsa paylarına göre davalılar arasında taksim edildiğini, satış bedeli içerisinde müvekkillerine ait üç adet gecekondunun bedelinin de bulunduğunu, satış dosyasında müvekkillerinden G. Y. ‘e ait bina değerinin 18.300,00 TL M.. Ç..’a ait bina değerinin 20.587,50 TL, M.. N..’a ait bina değerinin de 16.012,50 TL olarak tespit edildiği ve bu bedellerin de arsa malikleri arasında taksim edildiğini belirterek, haksız zenginleşen arsa maliklerinden müvekkillerine ait bedelin belirlenerek, payları oranında müvekkillerine iadesi yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TOKİ vekili cevap dilekçesinde; İdarelerin ortaklığın giderilmesi davası öncesinde …….. ada ……… parsel de 58721/119023 hisseye malik olduğu, anılan pay Maliye Hazinesi adına tescilli iken 10.11.2010 tarihinde kamu kurumlarının bedelsiz devir işlemi ile kurumlarına intikal ettiğini bu nedenle davanın Maliye Hazinesine yöneltilmesi gerektiğini, işgalcilerin İzale-i şuyu davası arasında ve icra dosyasında hiçbir şekilde müdahalelerinin olmadığı halde sonradan hak talebinde bulunmadıklarını, 2981 SK ‘nun 10 maddesi kapsamında tapu tahsis belgelerinin bulunmadığı gibi emlak vergisi ödemelerinin de binaların kendileri tarafından inşa edildiğini gösterir belge niteliğinde olmadığını belirterek, haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ……… Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu yapıların gerek 2981 SY’nın gerek İmar Kanunu ve gerekse 775 SY’nın 1,18 ve 23 maddeleri hükmü uyarınca her hangi bir karar yada işleme gerek kalmaksızın mevzuata uygun olarak yıkımı gereken yapılardan olması nedeniyle kaçak bu yapı bedellerinin ödenmesinin mümkün olmadığını, en fazla enkaz bedellerinin kendilerine verilebileceğini belirterek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir .
Davalı T.. A.. vekili dilekçesinde, ihale sahibinin dava konusu arsanın imar durumu sebebiyle dava konusu muhtesatların yıkılacağını, davalıların sebepsiz zenginleştiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirterek açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacıların 1987 yılında dava konusu taşınmaza bina inşaa ettikleri, maliklerince ortaklığın giderilmesi davası açılarak arsa payları uyarınca taşınmazın satıldığı ve paylarının davalı olan kişilerce paylaştırıldığı ve taşınmaz üzerindeki binaların da satılarak davalılar tarafından değerinin davalılarca alındığı, davalıların bu evin bedelinden de pay aldıkları, bilirkişi incelemesi ile ve alınan ek raporlarda davalıların almaları gereken miktar ile iade edilmesi gereken miktarlar ayrı ayrı hesaplandığı, davacı G.. Y.. ‘e toplam 15.687,00 TL M. Ç. ‘a 17.648,57 TL, M.. N.. ‘a ise 13.726,67 TL ‘nin ödenmesi gerektiği yönündeki rapora itibar edildiğinden bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı TOKİ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu ve ek raporda, taşınmazın Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2011/8 D.İş sayılı dosyasında açık artırma suretiyle yapılan ihalede 1.2.2012 tarih ve 2011/8 D.İş sayılı dosyası ile 674.743,00 TL üzerinden ihaleye çıkarıldığı, ihale sonucunda taşınmazın 603.100,00 TL bedelle satışı yapıldığını, satış bedeli taşınmaz üzerindeki muhdesatların dikkate alınmaksızın kayıt maliki hissedarlara dağıtıldığını, davacılara ait muhdesatların satış sırasında yapılan masraflar düşüldükten sonra kalan bedellerin davalıların almış oldukları ihale bedelinden hisseleri ile orantılı olarak iptal edilerek davacılara iadesi gerektiğini, muhtesat bedeli karşılığı olarak da davalıların davacılara 47.062,86 TL iade etmeleri gerektiğini, dava bu iadenin davalıların ihale öncesi tapuda adlarına tescilli hisseleri oranında yapılması gerektiğini, ihale bedeli olan 603.100,00 TL den 25.253,77 TL masraf çıktıktan davalılara tapuda kayıtlı hisseleriyle orantılı olarak 577.846,25 TL ödeme yapıldığını bu bedelden davacılara ait muhdesat bedeli olan 47.062,86 TL düşüldükten sonra 530.783;39 TL kaldığını, davalıların taşınmazdaki hisseleri dikkate alınarak her bir davalının davacılara ayrı ayrı ödemesi gereken bedelin tespit edildiği görülmüştür.
Temyize konu uyuşmazlık, davacılar tarafından davalıların taşınmazları üzerine yapılan gecekondular yönünden, davalıların sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği ve davalılarınn sebepsiz zenginleştiğinin kabulü halinde davacılara karşı sorumlu olduğu miktarın ne kadar olacağı hususunda toplanmaktadır.
Somut olayda davacılar, başkasına ait taşınmaza gecekondu yaptıklarından taraflar arasındaki uyuşmazlığın; TMK’nın 729. maddesi yollamasıyla 722 ve devamı maddeleri gereğince çözümlenmesi gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 729. maddesinde; bir kimsenin başkasının fidanını kendi arazisine yada kendisinin veya bir üçüncü kişinin fidanını başkasının arazisine dikmesi halinde, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara veya taşınır yapılara ilişkin hükümlerin bunlar hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
TMK’nın 722. maddesinde ise; bir kimsenin kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanması halinde bu malzemenin arazinin bütünleyici parçası olacağı ancak sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesinin aşırı zarara yol açmaması halinde malzeme sahibinin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebileceği, aynı koşullar altında arazinin malikinin de rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebileceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 723. maddesi gereğince malzeme sökülüp alınamazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyi niyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar, bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.Anılan hükümler, esas itibariyle (BK’nın 61 ve devamı maddelerinde) TBK’nın 77 ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmenin özel bir halidir
Bu bağlamda davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesinde, 14.02.1951 tarih ve 1949/17 – 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca davacının iyi niyetli olup olmadığının mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.
Bu bilgiler ışığında somut olayı irdelediğimizde; davacıların kendisine ait olmayan taşınmaz üzerine gecekondu yaptıkları için iyiniyetli olmadığı, buna göre de sadece TMK’nın 723.maddesi gereğince asgari levazım bedelini davalılardan talep edebileceği açıktır.
Gerek öğretide, gerekse uygulamada asgari levazım değerinin, tüm malzemenin işçilik ve bakım giderlerinin gözetilmeksizin, piyasadaki en düşük değerlerinden, yapım ve dikim yılı veya yıllarına göre yıpranma payı düşüldükten sonra elde edilecek miktar şeklinde hesaplanacağı benimsenmiş bulunmaktadır. Oysa ki; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, asgari levazım değerine ilişkin bir tesbit yapılmamıştır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurularak, asgari levazım bedeli konusunda bilirkişiden rapor alınıp, hesaplanacak bu bedel üzerinden davanın kabulü gerekirken, davacıların iyiniyetli olmadığı gözardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.