Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/20456 E. 2015/16204 K. 20.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20456
KARAR NO : 2015/16204
KARAR TARİHİ : 20.10.2015

MAHKEMESİ : SİMAV ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2014
NUMARASI : 2005/344-2014/118

Taraflar arasındaki manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı A. Ç. ve davalı T.. K.. İşletme Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; 02.10.2004 tarihinde davacıların annesi olan R. D. ‘ın evinden çıkarak bahçesine gitmek istediği esnada elektrik direğinden kopan T.. K.. Elektrik Dağıtım Müessesesi Müdürlüğü’ne ait elektrik teline dokunması sonucunda teldeki elektrik akımına kapılması sonucu yanarak vefat ettiğini, bu olay nedeniyle Simav Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığını ve bu davanın sonuçlandığını, olayda davalılardan T.. K.. Elektrik Dağıtım Müessese Müdürlüğü’nün olaya konu edilen elektrik hattının bakım ve işletme sahibi işvereni olarak; diğer davalı A. Ç. in ise yetkili işletme şefi olarak sorumlu olduğunu, ceza dosyasındaki yazılı savunmasında davalılardan A. Ç.’in asli görevlerinden olan hat yakınındaki ağaç dallarını kesmediklerini kabul ettiğini ve telin kopmasını tamamen mevsimsel koşullara bağladığını, olay nedeniyle davacıların derin elem ve manevi acı yaşadıklarını belirterek, müteveffa R. D. ‘a atfı kabil kusur ve her türlü indirim nedenleri gözönüne alınarak davacılardan S.. D.. için 20.000 TL, R.. T.. için ise 20.000 TL olmak üzere toplam 40.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacıların annesi maktule R. D. ‘ın ölümünün davacılar üzerinde bıraktığı manevi tahribatın abartıldığını, nitekim maktulenin 1933 doğumlu olup yalnız yaşadığını, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davaya konu olay nedeniyle Simav Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada davalılardan A. Ç’e bilirkişi raporu doğrultusunda 2/8 oranında kusur izafe edilerek ceza verildiğini ve verilen cezanın da tecil edildiğini, ceza mahkemesince verilen bu kararın temyiz incelemesinde olduğunu savunarak davanın reddini, olmadığı takdirde hakkaniyete uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacılardan S.. D.. için 15.000 TL,R.. T.. için 15.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 02.10.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı A. Ç. ve davalı T.. K.. İşletme Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı T.. K.. İşletme Müdürlüğü vekilinin tüm, davalı A.Ç. ‘in sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz. (G.Antalya B.Hukuku Genel Hükümler C.1.2012.İst.sh.533.535.)
Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası’nın 58. maddesi gereğince “…imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur.” ( TBK .69. maddesi ). Belirtilen yasal düzenleme gereğince, davalı, zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan enerji hattının yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki nedensellik bağının kesilmiş olmasıdır.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15).
Somut olaya gelince; davacıların annesi olan maktule R. D. ‘ın olay tarihinde evinden bahçesine gitmek isterken elektrik direğinden kopan davalı TEDAŞ’a ait elektrik teline dokunması neticesinde elektrik akımına kapılarak vefat ettiği, olay nedeniyle o tarihte TEDAŞ işletme sorumlu baş mühendisi olarak görev yapan davalı A. Ç. hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlikle ölüme sebebiyet verme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda alınan bilirkişi raporuna göre 2/8 oranında kusurlu olduğundan bahisle neticeten adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 12.Ceza Dairesinin 06.05.2013 tarihli ilamı ile zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile düşme kararı verildiği ve kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Ancak, Simav Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/332 Esaslı dosyası da incelendiğinde, davalı A. Ç. ‘in olay tarihinde TEDAŞ işletme baş mühendisi olarak görev yaptığı sabit ise de, mahkemece ceza dosyasında alınan bilirkişi raporu ile yetinildiği, bu dosyada davalının davaya konu eylem nedeniyle kusuru bulunup bulunmadığı, var ise kusurunun ne olduğu ve kusur oranına ilişkin usulünce inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm tesisi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece; davalı A. Ç. ‘in meydana gelen olayda kusurunun bulunup bulunmadığı, var ise ne olduğu ve kusur oranına ilişkin ayrıntılı inceleme ve araştırma yapılması neticesinde hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.