Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/20301 E. 2015/16277 K. 21.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20301
KARAR NO : 2015/16277
KARAR TARİHİ : 21.10.2015

MAHKEMESİ : SAKARYA 2. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2014
NUMARASI : 2013/246-2014/310

Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı dilekçesinde; davalıdan Sakarya 1.Aile Mahkemesinin 2011/632 Esas 2012/150 Karar sayılı ile boşandıklarını, boşanmanın kesinleştiğini, davalı ile evlenirken beraberinde getirdiği ve Sakarya 1. Aile Mahkemesinin 2013/98 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespitte belirlenen toplam 47.799,00 TL miktarındaki çeyiz eşyaları ile yine düğünde tarafına takılan ziynetler ile 600 TL nakit paranın değeri olan 47.996 TL’nin tarafına iade edilmediğini ileri sürerek, boşanmadan sonra tarafına teslim edilmeyen değeri 47.799,00 TL eşya bedeli ile, düğünde tarafına yapılan 47.996,00 TL takı bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca 2000 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında davacı vekili 12/11/2013 tarihli duruşmada, eşyaları müvekkili ile beraber teslim aldıklarını, bu nedenle eşya bedeli olarak talep ettikleri 47.799 TL lik bedel taleplerinden vazgeçtiklerini beyan etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; tarafların 7 yıl süren arkadaşlık/flört dönemi sonrasında nişanlandıklarını, 1 yıl nişanlı kaldıklarını, 7 yıl boyunca taraflar arasında mutlu bir beraberlik olduğunu ancak nişanlanmaları sonrasında davacının babasının olumsuz davranışları nedeniyle sorunlar çıktığını, davacının babasınının düğün gecesi takılan takıları almak istemesine varan hareketlerinin evliliğin daha başında sarsılmasına neden olduğunu, tarafların 70 gün süren müşterek yaşamdan sonra ayrıldıklarını, davacının babasının nişanlılık döneminde müvekkilinin babasından defalarca borç aldığını ve iade etmediğini, davacının babasının taraflar evlilik hazırlıkları yaparken ev eşyası ve ziynet eşyası alacakları sırada müvekkiline kendisinin paraya sıkışık olduğunu bu nedenle ev eşyaları ve ziynet için kullanacakları parayı kendisine vermelerini bunun yerine kendisinin çek verebileceğini belirtince müvekkilinin hiçbir kötü niyet taşımadan kayınpederine yardımcı olmak ve eşini üzmemek maksadı ile bunu kabul ettiğini, alışveriş sırasında davacının babasının temin ettiği
çeklerin kullanıldığını, ve nakit paranın davacının babasına verildiğini, davacının babasının düğünde takılan takıları ve paraları almak istediğini, müvekkili ve eşini rahatsız ettiğini ve düğün yerinde tatsızlık çıkarttığını, kızını düğün gecesi müvekkilinin yanından almak ve götürmek istediğini, ancak amacına ulaşamadığını, ziynet eşyalarının davacı tarafından evden ayrılırken yanında götürüldüğünü, bu konuda müvekkilinin yemin etmeye hazır olduğunu, bu nedenle ziynet eşyaları talebinin reddinin gerektiğini, davacı giderken ne varsa alıp gittiğini, müvekkilinin tespite konu kişisel eşyalarını davacıya teslim etmeye hazır olduğunu, davacının dava açıldığında Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde çalıştığını ve gelirinin olduğunu, yoksulluk nafakası talebinin de reddinin gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; çeyiz eşyalarına yönelik talebin davacı vekili tarafından yargılama sırasında vazgeçilmesi nedeniyle reddine, ziynet eşyalarına ilişkin talebin ise kısmen kabulüne, yoksulluk nafakası talebinin ise yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından ziynet eşyası alacağına yönelik temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre olağan olanın ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda, mahkemece, davacının dava konusu ziynet eşyalarını evi terkederken götüremediği, daha önce götürme fırsatı elde edemediğini davacı tanıklarının beyanları esas alınmak suretiyle kabul edilerek, ziynet eşyalarına yönelik talebin yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacının iddiasını ispat için dinlettiği ve mahkemece itibar edilen tanıklar anne, baba, hala gibi davacının yakın akrabalarıdır.
Bunun yanında, taraflarla yakın akrabalık bağı olmayan, tarafsız davalı tanıklarından Z.. A.. ve N.. K.. yeminli beyanlarında, davacının evi terkettiği sırada evden iki çanta ile evden çıktığını, daha sonra tekrar eve çıkarak bir çanta ve kol çantası ile birlikte yanında babası da olmak üzere evden çıktığını gördüklerini beyan etmişlerdir. Tanık N.. K.. taraflar arasındaki boşanma davasındaki beyanlarında da benzer anlatımda bulunmuştur.
Ayrıca, dosya içerisindeki fotoğraflardan, dava konusu ziynet eşyalarının evlilik sırasında davacının üzerinde ve zilyetliğinde olduğu da açıktır.
Davacının müşterek evden ayrılırken kendisine müdahale edilmediği, evden ayrılırken iki çanta ile birlikte çıktığı, daha sonra tekrar eve çıkarak bir çanta ve kol çantası ile birlikte evden ayrıldığı dosya içerisindeki tarafsız davalı tanıklarının beyanlarından anlaşılmaktadır.
Buna göre, davacı taraf, rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden olan dava konusu ziynet eşyalarının müşterek evden ayrılırken götürülmesine engel olduğunu ispatlayamamıştır.
O halde mahkemece; davacı vekilinin delil listesinde açıkça yemin deliline de başvurmadığı göz önünde bulundurularak, ziynet eşyalarına yönelik davanın ispat edilememesi nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yakın akraba olan davacı tanık beyanlarına itibar edilmek suretiyle, yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.