Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/19977 E. 2015/16470 K. 22.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19977
KARAR NO : 2015/16470
KARAR TARİHİ : 22.10.2015

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/04/2014
NUMARASI : 2012/105-2014/190

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı S.. D.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davalıların kaçak elektrik kullanımından doğan 32.923,71 TL alacağı için Bakırköy 11.İcra Müdürlüğü’nün 2009/10334 sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalıların işbu takibe yapmış oldukları itirazları neticesinde takibin durdurulduğunu beyanla davalıların itirazının iptaline, haksız itiraz nedeniyle takip miktarının %40 dan aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar S.. D.. ve E.. K.. vekili cevap dilekçelerinde; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davalıların kaçak elektrik kullanmadıklarını, davaya konu edilen faturaların diğer davalı …………… şirketi adına düzenlendiğini, davalıların takibe ve davaya konu edilen tutanaklar ile faturaların adına düzenlendiği ………… şirketinin hissedarları olduklarını, ancak faturaların düzenlendiği ………. şirketinin tüzel kişiliğe sahip bir ticari şirket olduğunu söz konusu şirketin borçlarından dolayı kendi malvarlığı ile sorumlu olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir..
Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile, davalıların Bakırköy 11.İcra Müdürlüğünün 2009/10334 sayılı takip dosyasında İTİRAZLARININ İPTALİNE, 29.569,77 TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden yasal faiz yürütülmek suretiyle takibin devamına, koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; sözkonusu karar davacı vekili ve davalı S.. D.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin ve davalı S.. D.. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davalı limited şirket ve ortaklarına yönelik kaçak tahakkukuna yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir .
1-) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede ;
HMK.nun 297.maddesi, hükmün içermesi gereken unsurları düzenlemektedir. Sözkonusu yasal düzenleme uyarınca; hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Bu hüküm, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Nitekim, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı;10.9.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397/453; 21.11.2012 gün ve 2012/9-839/ 2012/833; 12.06.2013 gün ve 2012/9-1681-831, 25.12.2013 2013/9-351 E.-2013/1709 K.sayılı ilamları).
Sözkonusu yargılama dosyasında, yukarıda arz ve izah kılınan şekilde 6100 sayılı HMK.nun 297.maddesi hükümlerine uygun bir hüküm fıkrası oluşturulmamış; “davacı vekilinin takip tarihine kadar işlemiş faiz ve KDV’ye yönelik talebi yönünden olumlu olumsuz herhangi bir karar verilmemiş”, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmemiştir.
2-) Davalı S.. D.. vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Sermaye şirketlerinden olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır. Bu ilkenin istisnalarından biri kamu borçlarından sorumluluktur. Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı olmayan kamu borçlarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumludur. Ortakların bu borcu sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Kamu borçlarından limited şirket ortakları sermaye miktarı ile değil, sermaye payları oranında sorumludur.
Limited şirket borcundan kural olarak şirket tüzel kişiliği sorumludur. Davalının işbu borçtan dolayı davacıya karşı yazılı bir ödeme taahhüdü bulunduğu veya kaçak tüketime konu eylemin bizatihi S.. D.. tarafından gerçekleştirildiği de kanıtlanamadığından davanın şirket hissedarı S.. D.. yönünden reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde davanın şirket hissedarı S.. D.. yönünden de kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir .
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.