Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/19885 E. 2015/16193 K. 20.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19885
KARAR NO : 2015/16193
KARAR TARİHİ : 20.10.2015

MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2014
NUMARASI : 2013/771-2014/1784

Taraflar arasındaki menfi tespit (elektrik aboneliği borcuna dayalı) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davalının işletmiş olduğu konkasör şantiyesinde ……. abone numarası ile elektrik aboneliğinin bulunduğunu, şantiyedeki işlerin 19.11.2004 tarihinde durdurulmuş ve faaliyetin sona erdirilmiş olmasına karşın, davacı kurumun müvekkili hakkında 24.08.20011-12.09.2011 tarihli 198.721,90 TL fatura düzenlediğini, kaldı ki davalı kurum tarafından 06.04.2011 tarihinde yapılan genel sayaç kontrolünde sayacın söküldüğünü ve 11.04.2011 tarihli Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Diyarbakır İl Müdürlüğü raporuna göre sayacın ölçüm devresinin arızalı olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirketin elektrik kullanımının olmadığı dönemde ve ayrıca arızalı sayaç ölçümüne dayalı olarak düzenlenen bu faturanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, 198.721,90 TL fatura borcu asıl alacak ve ferileri bakımından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı şirketin talebi üzerine 10/12/2004 tarihinde geçici olarak durdurulan aboneliğinin, yine davacının talebi ile 26/03/2010 tarihinde yeniden açıldığını, dava konusu faturaların, kurum kayıtlarına göre faal olan abonenin uzun süredir tahakkuk ettirilmeyen tüketimine ilişkin olarak düzenlendiğini ve bu faturalarda bir usulsüzlük bulunmadığını, ayrıca davacı şirketin elektrik sayacının vakalet mührüne müdahalede bulunduğunun tereddüte yer vermeyecek derecede açık olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı abonenin faal olmadığı dönemde ve arızalı sayaç tüketim kaydına dayalı olarak düzenlenen elektrik faturası nedeni ile sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne ve davacı şirketin 24.08.2011-12.09.2011 ödeme tarihli olarak düzenlenen 198.721,90 TL bedelli kaçak elektrik faturası nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ve davalı şirket arasındaki elektrik aboneliği sözleşmesine dayalı olarak düzenlenen fatura borcundan kaynaklanmaktadır.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 26.06.2013 tarihinde açılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davanın davacı ve davalı şirket arasındaki elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklandığı ve her iki tarafın da ticari işletmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda, taraflar arasında görülen davalarda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, mahkemece; davanın ticari dava olarak kabulü ile uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, öncelikle ayrı Asliye Ticaret Mahkemesi varsa dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine, yoksa davaya Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakılması ve 6100 sayılı HMK’nun 297/1-a maddesi uyarıncada hükmün Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla verildiğinin hükümde gösterilmesi gerekirken, bu yönün gözardı edilerek yazılı şekilde davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.