YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19627
KARAR NO : 2015/15325
KARAR TARİHİ : 07.10.2015
MAHKEMESİ : PAZAR(RİZE) 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2014
NUMARASI : 2014/179-2014/91
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin dairesinin üst katındaki dairenin maliki olan davalı müteahhidin, projeye aykırı olarak sözkonusu daireyi inşa ettiğini ve halen davalının daireyi kullandığını, müvekkilinin dairesinin üst kattan ve dış sıvası olmayan arka duvardan gelen su sızıntılarından maddi zarara uğradığını, söz konusu durumun Pazar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/14 D. İş dosyası ile tespit ettirdiğini belirterek, davalının dış sıva ve çatıyı yapmaması nedeniyle yağmur sularının sızması sonucu oluşan hasarın giderilmesi için 5 000,00 TL maddi tazminat ile mevcut zararların giderilmesi ve meydana gelecek zararların önlenmesi için binanın çatısının yapılmasına ve dış sıvası olmayan kısmın sıvasının davalı tarafından projeye uygun olarak yaptırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece;”…davacının Rize İli ………… İlçesi, ………….. Mevki, …………. Apt. ………. no’lu bağımsız bölümünde müteahhit olan davalının dış cephe ve sıva yalıtımı yapmayıp, altıncı katın inşaasını süratle gerçekleştirmediği, bu anlamda bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde davacıyı 2.620.86 TL zarara soktuğu, davacının da bağımsız bölümü davalıdan satın alırken bina imar planı ve inşaat ruhsatına göre tamamlanmamış olduğundan altıncı normal kat yapılmadan binaya çatı yapılamayacağı için meskenin belli bir süre çatısız kalacağı ve bunun su sızıntıları meydana getirebilme ihtimalini bilmesi gerektiği, Türk Borçlar Kanun Md. 58 gereğince zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkimin, tazminatı indirebilip veya tamamen kaldırabileceği” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne ve bilirkişi raporu nazara alınarak toplam 2.620.86 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, davacının binanın çatısının yapılarak dış sıvasının da projeye uygun olarak yaptırılmasına yönelik talebinin ise reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27. maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olayda ise, davacının mevcut zararlarının giderilmesi ve meydana gelecek zararların önlenmesi için binanın çatısının yapılması ve dış sıvası olmayan kısmının sıvasının davalı tarafça projeye uygun olarak yapılamasına yönelik talebi hakkında, hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmaksızın reddine karar verilmiş, diğer bir anlatımla karar gerekçesiz bırakılmıştır .
Bu bakımdan ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar olmadığına göre mahkemece yapılacak iş; özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır.
Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.