YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19527
KARAR NO : 2015/5323
KARAR TARİHİ : 31.03.2015
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2014
NUMARASI : 2014/1-2014/118
Taraflar arasında görülen adi ortaklığın tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle; daha önceden belirlenen 31.03.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. H.. K.. ile davalı vekili Av. Z.. A.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, davalı ile ortak olarak taşınmaz satın aldığını, ancak taşınmazın sadece davalı adına tescil edildiğini ve bu durumun taraflar arasında yapılan bir sözleşme ile tespit edildiğini, davalının 29.07.2004 tarihinde söz konusu taşınmazı ortağı olan müvekkilinden izinsiz ve habersiz sattığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 30.000 TL nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile davacının taşınmazın ortak alınması konusunda anlaştıklarını ve sözleşme imzaladıklarını, ancak davacının sözleşme gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği için bedelin müvekkili tarafından ödendiğini, davacının ibraz ettiği 12.05.1994 tarihli sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, davacı ile müvekkili tarafından ortak alınan başka taşınmazlarda bulunduğunu ve asıl sözleşmenin 01.10.1996 tarihli sözleşme olduğunu, payına düşen borcu ödemeyen davacının alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; ispat edilemeyen davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 24.02.2009 günlü ve 2008/10847 E. 2009/2243 K. sayılı ilamı ile;
(… yazılı sözleşme ve davalının açık ikrarı ile adi ortaklığın kurulduğunun kabulü gerekir. Davacının payına düşen bedeli ödeyip ödememesi adi ortaklığın tasfiyesi sırasında davacının alacağının tespiti için önem arzeder. Ortak alınan taşınmaz davalı tarafından 29.07.2004 tarihinde satıldığına göre bu tarih itibarıyle ortaklığın son bulduğu kabul edilerek adi ortaklığın Borçlar Kanunu 538 ve devamı maddeleri gereğince tasfiyesinin yapılması gerekir…)
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulması üzerine, davacı vekili 26.05.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 30.000 TL den 630.000 TL ye yükseltmiş, ıslah talebini değerlendiren mahkemece; davanın kabulü ile 30.000 TL. nin dava tarihinden, 600.000 TL nin ıslah tarihinden başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12.06.2013 günlü ve 2012/20028 E. 2013/15976 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı, dava açarken fazlasını saklı tutarak 30.000,00 TL talep etmiş, dairemizin 24.2.2009 tarihli bozma ilamından sonra verdiği 6.5.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 630.000,00 TL’sına yükseltmiş ve mahkemece de bu talep kabul edilmiştir. Hemen belirtmek gerekirki, Yargıtay bozma kararından sonra ıslah talebinde bulunulması olanaklı değildir. Dava konusu olayda da, davacının ıslah dilekçesi dairemizin bozma kararından sonra verildiği için hükümde esas alınamaz. Mahkemece değinilen bu yön gözardı edilerek, dairemiz bozma ilamından sonra verilen ıslah dilekçesi esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır…)
Gerekçesi ile bozulmuştur.
İkinci bozma ilamına uyan mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 30.000 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ıslah ile artırılan kısım açısından talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, ıslah isteminin reddedilmesine rağmen, ıslah harcı olarak yatırılan 8.910 TL nin davacı tarafa iadesine karar verilmemesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, mahkemece; davacının ıslah talebinin reddi üzerine dava konusu sayılmayan ve bu nedenle hüküm oluşturulmayan alacak miktarı üzerinden davalı yararına nispî vekalet ücreti takdir edilmesi de, yürürlükte bulunan yasaya ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 31.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.