YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19468
KARAR NO : 2015/15186
KARAR TARİHİ : 07.10.2015
MAHKEMESİ : AYDIN 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/07/2014
NUMARASI : 2013/416-2014/445
Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların Aydın 2.Aile Mahkemesinin 2012/302 E. sayılı boşanma davası sonucunda boşandıklarını, ancak kararın henüz kesinleşmediğini, tarafların yaklaşık 2 yıldır ayrı yaşadıklarını, müvekkiline düğünde takılan ziynetleri davalının aldığını ve geri vermediğini, daha önce müvekkili aleyhine açılan Aydın Aile Mahkemesinin 2010/1439E sayılı boşanma davasının red olunduğunu, o davanın görüldüğü sırada davalı tarafın boşanma davasının kabul edilmesi halinde dava konusu ziynet eşyalarının aynen müvekkiline verileceğini bildirdiğini, ancak boşanma davasının kabul edilmemesi üzerine takıların verilmediğini iddia ederek, toplam 20.700,00TL değerindeki ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığında bedelinin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesinde belirtilen miktarda takının davacıya takılmadığını, davacının boşanmaya sebep olan son olaydan önce müşterek haneyi terk ettiğini ve giderken ziynet eşyalarının tamamını yanında götürdüğünü, tarafların barışmasından sonra söz konusu ziynet eşyalarının davacı yedinde kaldığını, davacının ailesi tarafından silahla tehdit edilen ve davacı ile ailesinin baskılarına dayanamayan müvekkilinin bir tartışma sonucu da evden ayrılmak zorunda kaldığını, dolayısıyla ziynet eşyalarının davacıdan alınmasının söz konusu olamayacağını, ayrıca davacının boşanmayı kabul etmesi halinde ziynet eşyaları vermeyi vaadettiği yönündeki beyanların da gerçek dışı ve asılsız olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; düğünden sonra ziynet eşyalarının davalı tarafından davacıdan alınarak babasına yardım amaçlı verildiği, sonrasında davacıya iade edilmediği, bedellerinin de ödenmediği, davalının davacıdan aldığı ziynet eşyalarının davacı tarafından kendisine bağışlandığı ya da daha sonra geri istenmemek üzere verildiği yönünde herhangi bir iddiası ve delilinin bulunmadığı, buna göre dava konusu ziynet eşyalarının davalı yedinde kaldığı, davacı tarafından müşterek evden ayrıldığı sırada yanında götürülmesinin söz konusu olmadığı gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda, davacı kadın düğünde takılan ziynetlerin davalı tarafından alınıp iade edilmediğini iddia etmiş ise de dinlettiği tanık beyanları duyuma dayalı olup görgüye dayalı bilgileri bulunmamaktadır. Bu nedenle de, sırf duyuma dayalı tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurulması doğru değildir. Bunun yanında; davacı kadın iddiasının ispatı yönünden yemin deliline de başvurmamıştır.
O halde mahkemece; davacının iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.