YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19250
KARAR NO : 2015/14979
KARAR TARİHİ : 05.10.2015
MAHKEMESİ : BANAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2014
NUMARASI : 2006/93-2014/86
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı E.. Y.. vekili, dava dilekçesi ile; müvekkilinin babası S. D. ‘in 22/01/2006 tarihinde vefat ettiğini, murisin 13/02/2002 tarihli vasiyetnamesi ile mal varlığının çok büyük bölümünü oğulları İ.. D.., İ.. D.., Y.. D.. ve R.. D..’e bırakmış olduğunu; murisin, vasiyetnameyi düzenlediği tarihte medeni haklarını kullanma ehliyetinin bulunmadığını, vasiyetnameyi yaptığı sırada sağlık kurulu raporu alınması gerektiğini, Devlet Hastanesinde bir doktor tarafından düzenlenen rapora dayanılarak yapılan vasiyetnamenin geçerli olmadığını; ayrıca, miras bırakanın tasarruf nisabını aştığını ve davacı müvekkilinin mahfuz hissesine tecavüz ettiğini ileri sürerek; vasiyetnamenin iptali ile miras hisseleri oranında taşınmazların müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında davacı E.. Y..’in vefat etmesi üzerine mirasçıları davaya devam etmiştir.
Davalılar vekili, cevap dilekçesinde; murisin vasiyetnamesinin TMK’da belirtilen koşullarda hazırlanmış bir vasiyetname olduğunu, iptal koşullarının oluşmadığını belirterek; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; ölüme bağlı tasarrufun iptalini gerektirecek sebeplerin davaya konu vasiyetnamede bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; hukuki ehliyetsizlik sebebine dayalı vasiyetnamenin iptali, olmadığında tenkisi istemine ilişkindir. Somut olayda, vasiyetçi 1909 doğumlu olup, vasiyetnamenin düzenlendiği 13/02/2002 tarihinde 93 yaşındadır. Murisin, hukuki ehliyetinin tespiti uzmanlık gerektirir ve hukuki ehliyet durumunun doktor raporu ile kanıtlanması esastır.
Mahkemece, davacıdan murisin vasiyetname tarihindeki sağlık durumunu gösterir hastane kayıt, reçete, rapor, sağlık karnesi vs. gibi delilleri re’sen sorulup istenerek, vasiyetnamenin düzenlenme tarihinde murisin hukuki ehliyete sahip olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucu uyarınca bir karar verilmelidir. (HGK. 18.07.2007 tarih ve 2007/1-583 E–2007/556 K ve 3.HD. 21.10.2014 tarih ve 2014/9784 E-2014/13820 K.sayılı kararları )
Öte yandan, 6100 sayılı HMK 33.maddesi uyarınca davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara ait ise de; dava dilekçesini bir bütün olarak değerlendirerek, davayı nitelendirmek ve uygulanacak yasa maddesini belirlemek hakime aittir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarihli, 2013/5-603 Esas, 2013/1503 Karar sayılı kararı).
Somut olayda; davacı yan, vasiyetnamenin iptalinin yanısıra saklı payına elatıldığını ileri sürerek, taşınmazların miras payı oranında adına tescilini de talep etmektedir.
Bu durumda, davacının tenkis talebinde bulunduğunun kabulü gerekir.
TMK.nun 505.maddesine göre; “Mirasçı olarak alt soyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiçbiri yoksa, miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.
TMK.nun 560.maddesine göre de; “Saklı payını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.”
Vasiyetnameler, hiçbir şart aranmaksızın tenkise tabidir.
Mahkemece; dava dilekçesinde, davacıların mahfuz hisseye tecavüzde bulunduğu belirtilerek, işlemin iptalinin istenmiş olduğu ve talebin tenkis istemini de içerdiği gözetilerek; bu talep doğrultusunda da bir inceleme ve araştırma yapılarak sonucu doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm verilmiş olması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.