Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/18859 E. 2015/5320 K. 31.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18859
KARAR NO : 2015/5320
KARAR TARİHİ : 31.03.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2014
NUMARASI : 2010/95-2014/9

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hüküm; taraf vekillerince temyiz edilmiş, hükmün duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen 31.03.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. Ş.. B.. ile davalı vekili Av. B.. T.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili dilekçesinde; tarafların İstanbul, Adalar İlçesi, Burgazada’da kain 50 ada 12 ve 13 parsel sayılı taşınmazlarda paylı mülkiyet hükümlerine göre malik olduğunu, müvekkillerinin taşınmazlarda tadilat yapmak istemesi üzerine, davalının Beşiktaş 6. Noterliğince tanzim edilen 27.12.1999 günlü ve 70987 yevmiye numaralı muvafakatnameyi verdiğini, bu aşamadan sonra müvekkilleri tarafından taşınmazlarda inşaat, elektrik ve peyzaj işlerinin yaptırılarak karşılığında toplam 444.720,26 TL ödeme yapıldığını, davalının TMK. nun 694. maddesi uyarınca yapılan giderlerden payına düşen 184.207,50 TL yi ödemediğini, bu nedenle müvekkillerinin alacaklarının 133.416,08 TL sinin tahsili için davalı aleyhine takip başlattığını, ancak davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, esas yönünden ise muvafakatnamenin davacıların bazı tadil ve tamir işlerini yapabilmeleri adına iyi komşuluk ilişkilerinin gereği olarak müvekkili tarafından imzalandığını, söz konusu muvafakatnamede müvekkilinin yapılacak tadil ve tamir işlerine maddi anlamda katılacağına dair bir taahhüdünün yer almadığını, ayrıca davacılar tarafından yapılan imalatların lüks işlemlere ilişkin olduğunu savunarak, davanın reddini ve davacıların kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
Mahkemece; paylı mülkiyet hükümlerine tabi 12 parsel üzerindeki kargir apartmanın 4 katlı olduğu ve tarafların her birinin kullanım alanın ayrı olduğu, bu nedenle paydaşlar arasında doğacak uyuşmazlıkların çözümünde bağımsız mülkiyet kurallarının uygulanması gerektiği, davacılar tarafından yapılan harcamaların 2003 yılında sona erdiği, Borçlar Kanunun 66. maddesinnde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin bu tarihte işlemeye başlayacağı, taraflar arasında görülen ortaklığın giderilmesi davası sonrasında zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağının ileri sürülemeyeceği, buna göre bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiği gerekçe olarak belirtildikten sonra, devamında “…Ortaklık ilişkisi kurulmamıştır, sonuçta ödemelerin TTK. un 615.Maddesine göre şirket ortağının, şirkete ödünç vermiş olduğu kabul edilerek, 5 yıllık zamanaşımı uygulanmasını kabulü mümkün olmadığı, aksine TTK.’nun 520.maddesine göre ortaklık ilişkisi kurulmadığı, bu durumda ödemelerin ortaklık ilişkisinden doğmadığı, davacının kendisini ortak kabul ederek, her nedense şirketten bilgi ve inceleme hakkını kullanmaksızın, basiretli davranışın aksine, ödemeler yaptığı, bu nedenle davacının hatası sonucu yapmış olduğu bu ödemeleri ancak, bir yıllık zaman aşımı süresinde talep edebileceği, bu sürenin de ödemeyi yapmış 2005 tarihini takip eden en azından yılın sonunda ortalama bir ortağın yapacağı gibi, şirketin müdüründen TTK.un 614 maddesi gereğince şirketin denetleme ve inceleme hakkını kullanmak istediğini bildirmesi gerektiği, bu şekilde ortaklık ilişkisini ve ödemeler hakkında bilgi sahibi olabileceği ve bu şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığını öğrenebilecek iken, yapmamasının sonuçlarını katlanması gerektiği, hesaplar ve ortaklık ilişkisini öğrenmediğini ileri sürmek ve buna göre bu beyanı esasa almak mümkün olmadığı anlaşıldığından bir yıllık zaman aşımı sürenin 2007 12. ayına denk gelen tarihte dolduğu anlaşıldığından, yapmış olduğu paraların iadesi davasının zamanaşımım nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir…” denilmiş ve sonuç olarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, davalı tarafın kötüniyet tazminatı isteminin ise koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle ilamda sonradan belirtilen yukarıdaki gerekçenin, maddi hata sonucu ilama yazıldığının anlaşılmasına göre; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Dava, paylı mülkiyete tabi taşınmazların bakımı nedeniyle paydaş olan davacılar tarafından yapılan giderlerin, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca, payı oranında davalı paydaştan tahsili istemiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Sebepsiz zenginleşmede bir tarafın mal varlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhinde çoğalması gerekir. Yani zenginleşme fakirleşmenin karşılığı olmalıdır. Başka bir anlatımla aralarında illiyet bağı bulunmalıdır. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tesbit edilmesi gerekir. Yargıtay’ın bu yönde yerleşmiş uygulamasına göre: elbirliği veya paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda, ekonomik yönden zenginleşmenin ve fakirleşmenin, taşınmazın şuyunun satış ücretiyle giderildiği anda gerçekleştiği kabul edilmektedir.
Somut olayda; davacı paydaşlar tarafından davalı paydaş aleyhine Adalar Sulh Hukuk Mahkemesinde ortaklığın giderilmesi istemiyle açılan davada verilen 24.05.2012 tarihli kararın, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 18. Hukuk Dairesince, taşınmaz mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesi ve paylar denkleştirilmek suretiyle bağımsız bölümlerin ortaklara ayrı ayrı özgülenmesi için bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası davanın halen derdest olduğu, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkemece; sebepsiz zenginleşme olgusunun henüz gerçekleşmediği, dolayısıyla zamanaşımı süresinin henüz işlemeye başlamadığı gözetilerek, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekâlet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 31.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.