YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18764
KARAR NO : 2015/4795
KARAR TARİHİ : 24.03.2015
MAHKEMESİ : BOLU AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2014
NUMARASI : 2013/553-2014/362
Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili Nuriye ile davalının Bolu Aile Mahkemesi’nin 2010/249 esas, 2012/123 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını ve kararın 13.04.2012 tarihinde kesinleştiğini, boşanma davası esnasında müvekkili Nuriye ile müşterek çoçuklar B.. B.. ve G.. N.. için tedbir nafakasına hükmedildiğini ancak kararın kesinleşmesi ile birlikte tedbir nafakalarının ortadan kalktığını, müvekkili Nuriye’nin ev hanımı olup çalışmadığını, ve hiçbir geliri bulunmadığını, davalı tarafın ise gerek müvekkili Huriye’nin gerekse de çocuklarının ihtiyaçları ile ilgilenmediğini belirterek davacı Nuriye için aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuklar Bilal Birol ve Gamze Nur için ayrı ayrı 250’şer TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesine; müvekkilinin emekli olduğunu, nafaka ödeyecek ekonomik güce sahip olmadığını, davacı tarafın çalıştığını ve yoksulluk durumunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; Davacının kendisine ait evde çocukları birlikte yaşadığı, bir lokantada sigortasız olarak çalıştığı, 1.000 TL gelirinin olduğu, ayrıca Ateş Yemek isimli iş yerinde 13.11.2013- 03.01.2014 tarihleri arasında çalışma kaydı olup kendi isteği ile işten ayrılarak gelir durumunu azalttığı, yine dosya içeriğinden davacıya ait hisseli taşınmazların bulunduğunun anlaşıldığı, böylelikle davacının yoksul veya yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşecek durumda olmadığı gerekçesi ile yoksulluk nafakası talebinin reddine; müşterek çocukların ise eğitimlerine devam ettikleri, masraflarının anne tarafından karşılandığı ve davalının herhangi bir katkısının olmadığı değerlendirmesi ile iştirak nafakası isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş , hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
1-İştirak nafakasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile, iştirak nafakasına yönelik olan hükmün onanmasına,
2- Yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
TMK’nın 175. Maddesine göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.”
TMK’nun 176/3.maddesine göre; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.”
176/4.maddesine göre de; “tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
Her ne kadar yoksulluğun tanımı yasamızda yapılmamış ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656/688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi; yeme, giyinme, barınma, sağlık ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir.(HGK.07.10.1998 gün-1998/2-656-688, 26.12.2001 gün-2001/2-1158 -1185 sayılı ve 01.05.2002 gün- 2002/2-397-339 sayılı kararları)
Somut olayda; davacının, 26/09/2013 tarihli sosyal ekonomik durum araştırmasına göre sigortasız olarak bir işte çalıştığı, tanık H.. S..’ın beyanına göre sigorta kaydı yapılmadığı için bu işten ayrıldığı, davanın devamı sırasında Ateş Yemek isimli iş yerinde 13.11.2013 tarihinde işe başladığı, 03.01.2014 tarihinde işten kendi isteği ile ayrıldığı anlaşılmaktadır. Bu tespitler üzerine mahkemece, davacının Bolu merkezde bir lokanta da sigortasız olarak çalıştığı, 1.000 TL gelirinin olduğu, ayrıca Ateş Yemek isimli iş yerinde 13.11.2013- 03.01.2014 tarihleri arasında çalıştığı ve kendi isteği ile işten ayrılarak gelir durumunu azalttığı gerekçesi ile yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmiştir. Ancak , davacı kadın ile davalı arasında Bolu Aile Mahkemesi’nin 2010/249 esas, 2012/123 karar sayılı dosyası ile görülen boşanma davasında dosyamız davalısı kocanın ağır kusurlu olduğu kabul edilmiş ve bu karar 13.04.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere HGK.07.10.1998 gün-1998/2-656-688, 26.12.2001 gün-2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün- 2002/2-397-339 sayılı kararlarında davacı kadının “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olmasının” dahi günümüz ekonomik şartlarında onu yoksulluktan kurtarmaya yetmeyeceği kabul edilmiştir. O halde, ihtiyaçlarının karşılanması bağlamında; davacının işe girip çalışması zorunluluk arzetmekte olup, mahkemece; kadının çalışarak elde ettiği gelirle, davalıdan aldığı nafaka miktarı toplamının, onu, yoksulluktan kurtaracak düzeyde bulunmadığı gözetilmeli ve bu kapsamda nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü kocanın gelir durumu arasındaki dengeyi kurarak, hakkaniyet ölçüsünde bir miktar yoksulluk nafakasına hükmedilmelidir.
Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile, açıklanan hususlar göz önüne alınmaksızın yazılı şekilde yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.