YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18186
KARAR NO : 2015/5084
KARAR TARİHİ : 30.03.2015
MAHKEMESİ : BAYINDIR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2014
NUMARASI : 2011/266-2014/75
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 17/03/2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı vekili Av. F.. B.. geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin başka bir güne bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2007 yılında ortak olarak işletmek üzere .. Fabrikasi kurduklarını, müvekkilin fabrikada kullanılacak makinaları temin ederek, ortaklığa sermaye olarak getirdiğini, sözlü olarak yapılan adi ortaklık sözleşmesine göre ortaklığın kar ve zararının eşit olarak paylaşılmasına karar verildiğini, 2007–2010 yılları arasında tarafların 10.000 ton prina işlediklerini, davalının bu süreçte, müvekkiline kar payına mahsuben yalnızca 6.700,00 TL ödeme yaptığını, tüm sözlü uyarılarına rağmen davalının, müvekkiline hakkı olan kar payını ödemediğini, müvekkilinin, fabrikadaki makinalarla ilgili tespit yaptırıp, makinaların değerlerini bilirkişi marifetiyle hesaplattığını, davalının değişik iş dosyasının keşfi sırasında, makinaların bir kısmının müvekkiline ait olduğunu ikrar ettiğini, bu yöndeki ikrarın kesin delil mahiyetinde olduğunu belirterek; makinaların aynen iadesini, bu talep kabul görmezse makinalarının bedeline ilişkin olarak şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile makinaların 2007 yılından bu yana davalı tarafından çalıştırılması nedeniyle 2007–2010 yılları arası kar payına karşılık şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsili yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulmadığını, müvekkilinin ..’de zeytin yağı sıkma fabrikasının olduğunu, ..’da da .. fabrikası kurduğunu, davacının, fabrikada kullanılacak bir kısım makinaların imalatını yaptığını, işçilik bedelinin davacıya ödendiğini, müvekkilinin, davacıya, mevsimlik üretim zamanlarında fabrikada makinaların başında durması ve bunun karşılığında kendisine prim usulü ücret ödemeyi teklif ettiğini, davacının başlangıçta bir kaç gün makinaların başında durduğunu daha sonra verilen ücreti beğenmediği için işe gelmediğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; tanık beyanlarından, tarafların ortak prina sıkma fabrikası kurdukları ve makinaları davacının getirdiğinin anlaşıldığı, makinaların değerinin 116.000,00 TL olduğunun tespit edildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taraflara paylaştırılacak kar tutarının 21.810,85 TL olarak rapor edildiği, bu meblağdan, davalının, davacıya ödediği 6.700,00 TL mahsup edildiğinde, davacının, davalıdan bakiye 15.110,85 TL kar payı alacağı olduğu belirtilerek; taleple bağlı kalmak suretiyle, davanın kabulü ile, makina bedeli olarak 10.000,00 TL; kar payı olarak 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL alacağın, dava tarihi olan 19.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, adi ortaklığa sermaye olarak getirildiği iddia olunan makinaların aynen, bunun mümkün olmaması halinde nakden davalıdan tahsili ile ortaklık kâr payının belirlenip, davacının hissesine düşen kısmın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesinin kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m.6) Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup, adi ortaklık ilişkisi mutlaka sözleşme temeline dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir.
Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi her hangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
Adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik koşulu değil, bir ispat aracıdır.
HMK’nın 200.(HUMK m.288 ve 289.) maddesi gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2.500,00 TL’yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; eldeki davada, davacı, davalı ile aralarında sözlü sözleşmeye dayalı olarak adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, sözleşme gereğince ortaklığa sermaye olarak davaya konu makinaları getirdiğini iddia etmiştir. Davalı savunmasında, ortaklığın varlığını inkar etmiştir. Bu bağlamda; ispat yükü davacı da olup, davacı öncelikle ortaklık ilişkisinin varlığını kanıtlamadır. Talep, HMK’nın 200. maddesinde belirtilen miktarı aştığı için, ispat yazılı belgeyle yapılmalıdır.
Somut olayda, davacı, davalı ile adi ortaklık kurduklarına ilişkin idddiasını usulüne uygun yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Bununla birlikte davacı, delil dilekçesinde “yemin” deliline de dayanmış olduğundan, davacıya, iddiasını ispat zımnında, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak, yaptırılacak yeminin sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacıya, adi ortaklığın varlığı hususunda davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, ortaya çıkacak uygun hukuksal sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, bu yön gözardı edilerek, tanık beyanlarına göre taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu ve davaya konu makinaları davacının ortaklığa sermaye olarak getirdiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.