Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/18069 E. 2015/10409 K. 08.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18069
KARAR NO : 2015/10409
KARAR TARİHİ : 08.06.2015

MAHKEMESİ : ISPARTA 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2014
NUMARASI : 2013/802-2014/178

Taraflar arasındaki ziynet eşyasının aynen olmadığı taktirde bedelinin tahsili davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının davacıyı bir kaç kez dövdüğünü, 14.05.2013’de davacıyı evden dışarı atıp gönderdiğini, sonrasında evi tamamen boşaltıp evdeki tüm eşyaları ve davacıya düğünde takılan altınları alarak kaçtığını, davacıya düğünde takılan 22 ayar niteliğinde her biri 13,5 gram olan sekiz adet altın bileziğin aynen iadesine, aynen iadesi mümkün değilse fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 5.000 TL altın bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında,olay günü davacıyı ailesi ile birlikte kişisel eşyalarını toplamış vaziyette gördüğünü, kişisel eşyalarının içinde altınlarını da götürdüğünü belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosya kapsamından, davacı ile davalının 2012 yılında evlendikleri 14.05.2013 tarihinden itibaren ayrı yaşadıkları, 08.04.2014 tarihinde boşandıkları anlaşılmaktadır.
Davada, eşler arasında ziynet eşyası alacağı talep edilmektedir.
TMK’nın 6.maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.
Davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise davacı kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayatın olağan akışına göre, ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir deyişle davacının zilyetlik ve korumasına verilmemesidir.
Ayrıca, ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalar olduğundan, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğu kabul edilir.

Davacı kadının, dava konusu ziynet eşyalarının evi terk ederken zorla elinden alındığını, götürülmesine engel olduğunu, evde kaldığını ispat etmek zorundadır. Bu doğrultuda dosyada dinlenen tanık B.. Ç.. davalıya yangından mal kaçırır gibi eşyaları altınları neden alıp götürdüğünü sorduğunda, davalının eşyalar ve altınların sorun olmadığını, eşyaları bir kamyon daha tutup geri getirebileceğini, altınları da geri vereceğini beyan ettiğini belirtmiştir.
Davalı vekili 29.01.2014 havale tarihli beyan dilekçesinde tanık Baki’nin beyanlarını yalanlamamış,davalının babasının “Muhsine dönmek isterse ve Alanya’ya gitmek istemezse biz eşyaları getiririz ve istediği altınsa altın da getiririz”şeklindeki beyanının başka altın takarız manasında anlaşılması gerektiğini belirtmiştir.Tanık B.. Ç..’in beyanına göre davacı kadının ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını ispatlamış olduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda, mahkemece; davacı kadına ait ziynet eşyalarının miktar ve değeri belirlendikten sonra taleple bağlı kalınmak koşulu ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.