Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/17476 E. 2015/12065 K. 30.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17476
KARAR NO : 2015/12065
KARAR TARİHİ : 30.06.2015

MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2014
NUMARASI : 2011/208-2014/266

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının davadışı A… Belediye’sinde müfettiş iken davacı belediyeye naklen atandığını, daha sonra iç denetçi kadrosuna atandığını, İdare Mahkemesi’nin 31.01.2011 tarih, 2010/1672 E.-2011/159 K. sayılı ilamı ile davalının müfettişlik kadrosunun iptal edildiğini belirterek 19.11.2004- 5.03.2010 döneminde davalıya fazla (haksız yere) ödenen 53.107.51 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davalının fiilen görev yaptığını, davacı belediyeye müfettiş olarak atanmasında davalının gerçek dışı beyanı olmadığını beyan etmiştir.
Mahkemece; idari dava açma süresinin geçmesinden sonra idari işlemin geri alınamayacağından, geri alınması durumunda geri alınma tarihine kadar doğmuş parasal hakların kazanılmış hak olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Davalının, A….Belediyesi’nde müfettiş kadrosu ile çalışırken aynı kadro ile davacı Y… Belediyesi’nde çalıştığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalının müfettişlik kadrosunun İdare Mahkemesi’nce iptal edilmesi nedeni ile ödenen fazla bedelin talep edilip edilemeyeceği konusunda toplanmaktadır.
Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin 31.01.2011 tarihi, 2010/1672 E.-2011/159 K. sayılı ilamı ile davalının sınavda başarılı olma koşulunu yerine getirmediğinden, müfettiş olarak atanmasının açıkça hukuka aykırı olduğundan ve Teftiş Kurulu Müdürlüğü görevine ve müfettiş ünvanını taşıyanlar arasından atama yapılabileceğinden davalının müfettişlik ünvanının iptaline karar verilmiş, hüküm 16.07.2012 tarihinde kesinleşmiştir.
Davada, haksız yere davalıya ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili talep edilmektedir.
27.01.1973 tarih, 1972/6-1973/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “1- Yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla idarenin yanlış şart tasarrufunu (özellikle yanlış intibak işlemini) ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabileceğine, 2- Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geri alınmayacağına, 3- Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiğine, 4- Bu nedenle yanlış işlemin (intibakın) bu süreler geçtikten sonra geri alınması durumunda geri alma gününe kadar ödenmiş bulunan fazla paraların (aylıkların) hukuken geçerli bir nedenle ödenmiş bulunduğunun kabulü gerekmesi karşısında artık sebepsiz zenginleşme söz konusu olamayacağından, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceğine” karar verilmiştir.
İdari işlemler maddi mahiyetlerine göre “şart işlemler” ve “subjektif işlemler” diye ikiye ayrılmaktadır. Şart işlemler veya durum işlemler (actes-condition), bir kişiyi veya bir şeyi hukuk kurallarınca önceden tespit edilmiş bulunan, genel, objektif ve kişilik dışı bir hukuki statüye (duruma) sokan veya böyle bir statüden çıkaran işlemlerdir. Şart işlemde işlemin içeriği, statüsel niteliktedir, yani önceden kişilik dışı ve objektif olarak belirlendiğinden yaratılan hukuki durum, o durum içine sokulacak herkes için geçerlidir. Şart işlemlerin en bilinen örneği memur atama işlemidir. Şart işlemler lehine oldukları kişilere subjektif haklar bahşetmezler, bu haller onların şahsına verilmiş haklar değil, bulundukları statüden kaynaklanan haklardır.
“Subjektif işlemler (actes subjectifs)” ise, bireysel hukuki durumlar doğuran ya da bireysel hukuki durumlarda değişiklik yaratan işlemlerdir.
İdarenin parasal ödeme kararları (decisions pecuniaires), hak yaratıcı işlemler (şart tasarruf işlemleri) niteliğinde değildir. İdarenin para ödeme kararları kanunla öngörülen şartların gerçekleşmesi durumunda, hak sahibi haline gelmiş kişilere belli bir paranın ödenmesi kararı niteliğindedir. İdarenin aldığı ödeme kararı “tespit edici” niteliktedir, hak yaratıcı işlem değildir. Bu işlemlere konu olan hak, bu kararların alınmasıyla değil, kanunun öngördüğü koşulların gerçekleşmesi ile ortaya çıkar. Söz konusu kararlar ortaya çıkmış hakkı tespit ederler. Dolayısı ile ödeme kararlarında bir hata olmuş veya bir hukuka aykırılık yapılmış ise (hak etmediği halde ödeme yapılmış ise) bu karar iptal edilebilir veya geri alınabilir. Bu ödeme kararlarına ilişkin memur maaşları, lojman tazminatı, teşvik pirimleri ödenmesi v.s. girmektedir (Prof.Dr.Kemal Gözler, İdare Hukuku 1.Cilt Bursa 2003).
Yukarıda açıklandığı gibi dava konusu fazla ödemenin idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı, salt hatalı ödemeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Kaldı ki HGK.nun 05.12.1984 tarih 387-997 sayılı kararı ile İ.B.K.nın idare tarafından yapılan bütün ödemelere uygulanması halinde, idarenin haksız iktisap kurallarından hiçbir zaman yararlanamaması ve memurların yapmış oldukları bütün hatalı ödemelerin idare tarafından gerek ödeme yapılan kişilerden, gerekse ödemeyi yapandan geri alınamaması gibi bir sonuç doğuracağı ve bununda idareyi işlemez duruma getireceği gerekçesi ile savunulamayacağı kabul edilmiştir.
Bu durumda, dava konusu hatalı ödemenin TBK’nun 77-82.(BK’nun 61-66.) maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davanın esası hakkında inceleme yapılarak, taraflardan delilleri sorulmak suretiyle alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.