Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/17239 E. 2015/3873 K. 10.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17239
KARAR NO : 2015/3873
KARAR TARİHİ : 10.03.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2014
NUMARASI : 2013/14-2014/506

Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen 10.03.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılardan N.. A.. ile davalılar vekili Av.Y.. Y.. geldi. Aleyhine temyiz olunan davacı ve vekili gelmedi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalılardan K.. A..’ın 07.07.1999 tarihinde evlendiğini, bu sırada davalı Kenan tarafından düzenlenen bir çeyiz senedinin müvekkiline verildiğini, diğer davalı N.. A..’ın da bu senedi kefil olarak imzaladığını, müvekkilinin yurt dışında bulunan müşterek evi davalı Kenan’ın baskısı sonucunda terk etmek zorunda kaldığını, akabinde müvekkili ile davalı Kenan’ın boşandıklarını, ancak çeyiz senedinde yer alan 26 kalem eşyanın veya bedelinin davalılar tarafından müvekkiline iade edilmediğini ileri sürerek; çeyiz senedinde yer alan eşyaların müvekkiline aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL. tutarındaki bedelin boşanma tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş, 21.05.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de bedel yönünden talebini 136.380 TL ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, esas yönünden ise müvekkili Necati ile davacının annesinin kardeş olduğunu, bu nedenle müvekkillerinin evlilik öncesinde boş kağıda imza attıklarını, sonradan bu kağıdın davacı tarafça çeyiz senedi olarak doldurulduğunu, ayrıca davacının 21.12.2000 tarihinde tüm eşyalarını alarak müşterek evi terk ettiğini, müvekkillerinin uhtesinde kalan herhangi bir eşyasının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; çeyiz senedindeki eşyaların davacıya ait olduğu, davacının evine geldiğinde eşyaların gelmediği, davalı Kenan ile senette kefil olarak yer alan babası Necati’nin senetteki eşyaları iade etmesi gerektiğinden bahisle; davanın kabulüne, çeyiz ve ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde eşyaların toplam bedeli olan 136.380 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kişisel eşyanın teslimi, mümkün olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.
6098 Sayılı TBK. nun 585. (818 Sayılı BK. nun 486.) maddesine göre; adi kefalet nedeniyle, alacaklının kefile başvurabilmesi için; kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkında yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması, yahut borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkansız hale gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi gerekmektedir.
Temyize konu edilen davada; davalılardan N.. A..’ın davaya konu çeyiz senedini kefil olarak imzaladığı ileri sürülmüştür. Bu nedenle, mahkemece; öncelikle dosyadaki sureti okunaklı olmayan çeyiz senedinin aslının davacı taraftan celbedilmesi, sonrasında ise davalı N.. A..’ın senedi kefil olarak imzalayıp imzalamadığının belirlenmesi suretiyle ulaşılacak sonuca göre hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, HMK’nun 266. maddesi hükmüne göre; çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde, bilirkişinin oy ve görüşünün alınması zorunludur. Buna göre, seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerektiği kuşkusuzdur.
Somut olayda ise; ziynet ve ev eşyaları hakkında rapor düzenleyen bilirkişi, sadece ev eşyaları konusunda uzmandır. Diğer bir anlatımla, ziynet ve çeyiz eşyalarının nitelikleri gereği bilirkişinin her iki konuda da uzmanı olması mümkün değildir. Ayrıca, ev eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedeli istendiğine göre, eşyaların bulunduğu bildirilen mahalde keşif yapılarak, kullanılıp kullanılmadıklarının belirlenmesi, kullanılmış iseler yıpranma bedellerinin düşülmesi sonucu belirlenecek bedele hükmedilmesi gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu ise; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanmış olduğu gibi, ev eşyalarının dava tarihindeki rayiç değerleri esas alınmak suretiyle değer belirlemesi yapılmıştır. Mahkemece; ziynet eşyaları hakkında uzman olmayan bilirkişiden rapor aldırılması ve ev eşyaları konusunda aldırılan raporun ise hüküm vermeye yeterli olmadığının gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, çeyiz senedinde imzası bulunan tanıklar, çeyiz eşyalarını görmediklerini beyan etmişlerdir. Yargılama aşamasında dinlenilen diğer tanıklar ise davacıya düğünde bir takım ziynet eşyalarının takıldığını, davacının bu ziynet eşyalarını müşterek evden ayrılırken yanında götürdüğünü bildirmişlerdir. Bu durumda, mahkemece; öncelikle davalı tarafça delil olarak dayanılan tarafların boşanmalarına ilişkin dava dosyası ile yine davacı tarafından davalılar aleyhine kişisel eşyanın iadesi istemi ile daha önce açıldığı bildirilen dava dosyalarının getirtilmesi, sonrasında ise çeyiz senedinde yazılı olan ziynet eşyalarının ne kadarının düğün sırasında davacıya takıldığı hususunun açıklığa kavuşturulması için her iki tarafın açıklamasına başvurulması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre, düğünde takıldığı belirlenen ziynet eşyalarının değerinin, senette yer alan ziynet eşyalarının değerinden mahsup edilip edilmeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılmak suretiyle hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması da doğru değildir.
Bunlarla birlikte, 6098 sayılı TBK. nun 117. (818 sayılı BK. nun 101.) maddesi uyarınca ıslah edilen ziynet eşyası bedeline, ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 10.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.