Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/16999 E. 2015/9328 K. 25.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16999
KARAR NO : 2015/9328
KARAR TARİHİ : 25.05.2015

MAHKEMESİ : ANKARA 2. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2014
NUMARASI : 2013/1056-2014/840

Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; tarafların boşanmalarına karar verildiğini, müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurarak araba alındığını ileri sürerek, 16 adet bilezik ile 95 adet çeyrek altının aynen iadesine, mümkün olmaması halinde ise şimdilik 20.000,00 TL’nin dava tarihi itibariyle yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının ziynetleri yanında götürdüğünü, 2010 yılında müvekkilinin … … marka otomobili satın alarak davacının üzerine yaptığını, davacının bu aracı 2011 yılında sattığını ve parasını davacının aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 5.750,00 TL’nin dava açma tarihinden itibaren geçerli yasal faiziyle birlikte H.. B..’tan alınarak S.. B.. (P..)’na verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
./..
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda; davacı ziynetlerin davalı tarafından satılarak araba alındığını ileri sürmekte olup, davalı mahkemenin 11.06.2014 tarihli celsesinde, altınların bir kısmı ile araç alındığını, aracın satılarak aile borçlarının ödendiğini, davacının rızasının olduğunu beyan etmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davacı ve davalı tanıkları da düğünden sonra altınların bozdurulup araç alındığını beyan etmişlerdir. Davalı koca ziynet eşyalarının davacının kendi rızası ile bozdurduğunu beyan etmiş olduğundan, bu hususta ispat külfeti artık yer değiştirmiştir. Davalı iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyalarının bozdurulduğunu ispat edemedikçe iade ve tazmin ile yükümlüdür.
Mahkemece hüküm kurulurken arabanın satılması suretiyle elde edilen 11.500,00 TL’nin, eşlerin evlilik birliğinden kaynaklı borçlarına yatırıldığı belirtilerek, davacının da birlik giderlerine yarı oranında katkısı olması gerektiği belirtilerek, bu bedelin yarısı olan 5.750,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Oysa ki, mahkemece yapılacak iş, ziynetlerin bozdurularak araba alındığı sabit olduğundan ve davacının ziynetlerin bozdurulmasına rıza gösterdiğini davalının ispat edememesi de dikkate alınarak, düğünde davacıya takılan tüm ziynetlerin davacıya ait olduğu kabul edilerek, öncelikle düğünde takılan ziynetler ve bedelleri tespit edilerek hasıl olacak sonuca göre hüküm kurmak olmalıdır.
Mahkemece, delillerin ve yasa hükümlerinin yanılgılı değerlendirilmesi, eksik araştıma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.