Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/16823 E. 2015/3682 K. 09.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16823
KARAR NO : 2015/3682
KARAR TARİHİ : 09.03.2015

MAHKEMESİ : AFYONKARAHİSAR AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2014
NUMARASI : 2013/695-2014/538

Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; davalının, davacıya hakaret ettiğini, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını, şiddet uyguladığını ve evden kovduğunu belirterek, müvekkili lehine aylık 500 TL tedbir nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar evlenirken davalının başlık parası ödediğini, davacının ailesinin sürekli davalıdan para istediğini, davacının çocuğa ilgisiz davranıp bağırdığını, davacının evi terkettiğini belirterek, açılan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı tanığı olarak dinlenen davacının kardeşi H.. A..’ın kardeşinin dövüldüğünü, yara bere izlerini gördüğünü, diğer davacı tanığı C.. A..’ın evine sığındığını beyan etmiş olduğunu, davacı tanığı C.. A..’ın, davacıda yara bere izi görmediğini beyan ettiğini, ayrıca bu tanığın o günden beri davalı kocanın kardeşini arayıp sormadığını beyan ettiğini; halbuki davalı ve ailesinin davacıyı geri götürmek için davacı kadının yanına gittiğini, hakaret görerek kovulduklarını, bu nedenle davacı tanığı H.. A..’ın diğer tanıkların beyanları ile çelişkili beyanına itibar edilmediğini, davalı kocanın başka kadınlarla karı-koca hayatı yaşadığı iddiasının duyuma dayalı beyanlar olup; ispat edilemediğini, davacının 2012 yılından bu yana ayrı yaşamakta haklı olduğunun dosya kapsamındaki deliller ile ispat edilemediğini, evden ilk ayrıldığında haklı sebebi olsa bile bu durumun davacı kadına ilelebet ayrı yaşama hakkı tanımayacağını, eş ve özellikle anne olarak üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınamayacağını, TMK.197.madde uyarınca davacı kadın lehine tedbir nafakasına karar verilmesi için gerekli koşulların oluşmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, tedbir nafakası talebine ilişkindir.
TMK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan) daha iyi olması davalı (kocayı) tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece “hakkaniyet” ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. Md. 4).
Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korunması gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda; davacının kardeşi olan tanık H.. A.., davacının dövüldüğünü gösterir bereleri davacının kolunda ve bacağında gördüğünü beyan etmiştir. Davacının amcası olan tanık C.. A..’ın davacının dövüldüğünü gösterir yara bere izi görmediğine ilişkin beyanına, tanık H.. A..’ın beyanı karşısında itibar edilemez. Tanık H.. A..’ın beyanları çelişkili değildir. Davacının ayrı yaşamada haklılığı kanıtlanmıştır.
Davalı tanıkları, davalı ve ailesinin davacıyı eve getirmek istediklerini ancak davacının eve dönmek istemediğini belirtmişlerdir. Davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilse dahi şiddete uğrayan kadının müşterek haneye dönmek istememesi onun ayrı yaşamakta haklılığını ortadan kaldırmaz.
Yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında; davacının çalışmadığı ve ailesi ile birlikte yaşadığı, davalının asgari ücretle çalıştığı tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca; mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek, davacı tarafın geçimini sağlayıcı, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK 4. md gereğince hakkaniyete uygun bir nafaka takdir edilmesi ve hüküm altına alınması gerekir iken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.