Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/15457 E. 2015/10737 K. 10.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15457
KARAR NO : 2015/10737
KARAR TARİHİ : 10.06.2015

MAHKEMESİ : KAŞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2012/9-2013/711

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; 25.08.2011 tarihinde çıkan yangın sonucu, 961 m2 orman arazisinin yandığını; idarelerince ve Jandarmada yapılan incelemede ve suç zabıtlarında yangının davalı şirkete ait dağıtım şebekesinin hatalı ve kusurlu işletilmesinden kaynaklandığının tespit edildiğini; davalı tarafın dikkatsizliği, tedbirsizliği ve ihmali sonucunda zarara uğradıklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 20.057, 72 TL zararın, olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve mütesilsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı T.. T.. vekili dilekçesinde; öncelikle, davacı kurumun özel bütçeyle yönetilen bir kurum olduğunu bu nedenle davaya bir hakem tarafından bakılması gerektiğini, dava konusu olayın meydana geldiği yerin orman olup olmadığının araştırılması gerektiğini; öngörülemeyen, bağımsız dış etkenler nedeniyle zarar ile sorumluluk itham edilen kişiler arasındaki illiyet bağının kesileceğini; bu durumda, tazminattan sorumlu tutulmanın mümkün olmadığını; dış faktörün illiyet bağını kesecek kadar kuvvetli değilse bu durumun en azından tazminattan indirim sebebi olacağını; yangın nedeniyle, davacının, olayda kusuru olup olmadığının da araştırılması gerektiğini ileri sürerek; davanın reddini istemiştir.
Davalı K.. S.. beyanlarında, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 25/08/2011 tarihinde Kaş ilçesi Y… Mevkiinde orman yangını çıktığı, söz konusu orman yangın mahallinde T.. T..’a ait enerji nakil hattına ait elektrik tellerinden birinin kopmuş olduğunun tespit edildiği, söz konusu telin kopması sonucunda orman yangınının meydana geldiği, Finike hat bakım ekibi ve şefinin olay tarihinde davalı K.. S.. olduğu, davalıların orman yangınının çıkmasında hizmet kusurlarının olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı T.. T.. vekili ile davalı K.. S.. tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 25.08.2011 tarihinde meydana gelen yangın nedeniyle, enerji nakil hattı sahibi davalı T.. T..’ın kusursuz sorumluluğu ile bakım şefi davalı K.. S..’ın kusurlu sorumluluğuna dayanan, davacı kurumun uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre; genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Bilirkişi incelemesinin zorunlu olduğu konularda bilirkişi dinlenmeden karar verilemez.
Somut olayda, mahkemece; dava konusu yangının nasıl ve ne şekilde gerçekleştiği, olay nedeniyle fiil ve zarar arasında illiyet bağının kesilip kesilmediği gibi hususlar araştırılmadığı gibi, gerekli kusur ve zararın hesabı hakkında herhangi bir bilirkişi incelemesi yapılmadan, davacı kurum kayıtları esas alınarak hüküm tesis edilmiştir.
Olay nedeniyle, davalı K.. S..’ın sanık olarak yer aldığı ceza yargılaması sonucu, Kaş Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2013 tarih ve 2011/610 Esas 2013/97 Karar sayılı kararı ile, sanığın kast veya taksire dayalı kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan BK’nun 53.maddesi ilk cümlesine göre, ”Hakim kusur bulunup bulunmadığına karar vermek için, ceza hukukunun sorumluluk kurallarıyla bağlı değildir.” Madde metninden çıkan anlama göre, bağlı olunmayacak olan yalnızca ”ceza hukukunun sorumluluk kurallarıdır. Zira, sorumluluğu belirlemede ceza hukukunun kuralları ile özel hukukun kuralları farklıdır. Şöyle ki;
a)Ceza hukukunda sorumluluk için kural ”kast” arandığı halde, hukuki sorumluluk için ”kusur” tanımı esas alınmıştır.
b)Haksız eylem sorumluluğu kusura dayalı sorumluluk olup, bu kusur kasdi ve ihmali eylem sonucu meydana gelir.
c)Ceza yasaları bir çok suçlar için yalnızca ”kast” arar, ”ihmali” kural olarak kusur saymaz.
d)-Oysa özel hukukta kusurun ihmal türü önemlidir. Zararlı sonucu istememekle birlikte bunun gerçekleşmemesi için gerekli dikkat ve özenin gösterilememesi durumunda ihmalin var olduğu kabul edilir, dikkatsizlik ve özensizliğin varlığı, diğer unsurların bulunması koşuluyla hukuki sorumluluk için yeterlidir.
Türk Borçlar Kanunu’nda haksız fiil sorumluluğu 49. ( 818 sayılı BK 41.mad.) ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK 49. maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir. Haksız fiil, doktrinde ve uygulamada “hukuk düzeninin izin vermediği ve hoş görmediği zarar verici eylem ve davranış” olarak tanımlanmıştır.
Haksız fiil sorumluluğuna, kusur sorumluluğu (akit dışı sorumluluk da) denilmektedir. Kusur sorumluluğu, hukuka aykırı kusurlu bir davranışla bir kimseye verilen zararın giderilmesini (tazminini) düzenler. Burada, sorumluluğun kurucu unsuru kusur olduğu için bu tür sorumluğa kusur sorumluluğu denilmektedir.

Bir haksız fiilden bahsedilebilmesi için, zarara sebep olan fiilin öncelikle hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka aykırı fiil maddi ya da manevi bir zarara neden olmalı, zarara sebep olan kişi fiilinden dolayı kusurlu olmalı ve zararla zarara uğratan fiil arasında neden sonuç ilişkisi olarak da ifade edilebilecek bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez.
Buna göre, mahkemece; ceza yasalarının sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı kalınmaksızın, yukarıda anılan kanun hükmü uyarınca,davalı K.. S..’ın kusuru olup olmadığı ve varsa derecesi bağımsızca araştırılıp, bu konuda konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak,davalının kusuru belirlenmeli; ayrıca, davalının olay tarihindeki görevi nedeniyle, eldeki davada husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı da tartışılarak değerlendirilmelidir.
Bundan ayrı; Enerji nakil hattının sahibi olan davalı, tehlike arzeden bu yapı eserinin fena yapılmasından, bakımı ve işletilmesindeki eksikliklerden BK’nun 58. maddesi (TBK’nun 69.md.) uyarınca sorumludur. Bu sorumluluk hukuki niteliği itibariyle kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluktur. Somut olayda, yangın tehlike arzeden enerji nakil hattından kaynaklandığı iddia edildiğine göre davalının kusursuz olarak sorumluluğu söz konusudur. Yangının davalıya ait enerji nakil hatlarından çıktığının saptanması halinde, bakımı ve işletilmesinde davalının özensiz eylemi bulunacak olup, davalı BK’nun 41. maddesi (TBK’nun 49. md.)gereğince kusurlu olarak da sorumlu ve yangın nedeniyle oluşan zararlardan sorumlu olacaktır.
Öte yandan: zararın kapsamını tayinde, davacı idarenin kusurunun bulunup bulunmadığının da araştırılıp, tartışılması gerekmektedir.
Ormanları yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir.
Davacı Orman idaresinin dava konusu yangını söndürmede kusuru olupta yangının büyümesine neden olmuş ise; bu durumda müterafik kusuru gereği tazminattan indirim yapılması gerekir.
Hal böyle olunca; mahkemece yapılacak iş, gerekirse mahallinde keşif de yapılması suretiyle, konusunda uzman, aralarında elektrik mühendisi ve orman yüksek mühendisi bilirkişisinin bulunduğu, bilirkişi kurulu aracılığı ile dava konusu yangının nasıl ve ne şekilde gerçekleştiği, yangının davalı T.. T..’a ait enerji nakil hattından çıkıp çıkmadığı, olayda illiyet bağının kesilip kesilmediği,dava konusu yangın ve yangını söndürmede davacının kusurunun bulunup bulunmadığı, yangının büyümesine ve zararın artmasına neden olup olmadığı araştırılarak; olaydaki taraf kusuru ve meydana gelen zararın miktarı tereddüte mahal vermeyecek şekilde hesaplanmalı; hesaplanacak tazminat miktarından indirim yapılıp yapılmayacağı da araştırılıp tartışılarak, varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken; eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.