Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/15449 E. 2015/11786 K. 24.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15449
KARAR NO : 2015/11786
KARAR TARİHİ : 24.06.2015

MAHKEMESİ : ANDIRIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2014
NUMARASI : 2011/506-2014/96

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dava dilekçesinde; davalının Y… M… M… Mevkii’nde bulunan, kendisine babasından intikal eden, kardeşleri arasında özel parselasyon yaptırıp rızai taksim sonucu kendisinin payına isabet eden 150,00 m2 miktarındaki … no.lu özel parseli şahitler huzurunda 29/05/1995 tarihli harici senetle 13.500.000 TL bedel karşılığında kendisine sattığını, satış bedelini peşinen ödediğini, imam olması ve ilçe dışında görev yapması nedeniyle kadastro tespiti sırasında dava konusu taşınmazın davalının babası A… Y… adına tespit edildiğini, davalıdan elbirliği mülkiyetine dönüşen taşınmazın tapusunu vermesini defalarca istemesine rağmen diğer mirasçılarla anlaşma sağlayıp tapuyu veremediğini, kendisini sürekli oyaladığını, tapusunu alamadığından taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunamadığını, işlerinin aksadığını, parselin bu günkü değerinin 11.538,00 TL olduğunu, taşınmazın bir cephesine 3.831,00 TL değerinde taş duvar ördürdüğünü ve toplam değerinin 15.389,00 TL’ye yükseldiğini belirterek 15.389,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı dilekçesinde; dava konusu arsadaki miras paylarını kardeşi Durdu ile beraber davacıya adi senetle sattıklarının doğru olduğunu, 29/05/1995 tarihinde burayı kendisine teslim ettiklerini, o tarihten beri dava konusu arsanın davacının zilyetliği altında olduğunu, davacının burayı tel örgü ve taş duvar ile çevirdiğini, meyve ağaçları diktiğini, halen zilyedliğinin devam ettiğini, satış tarihinden sonra burayı kullanmadıklarını, satış tarihinde kadastro çalışmaları yapılmadığından taşınmazın tapulu olmadığını, satış tarihinden sonra kadastro çalışmalarının başladığını, kadastro çalışmaları esnasında davacı arsası ile ilgilenmediği için tespitin yanlışlıkla …. ada 17 parsel olarak babası A…. Y… adına yapıldığını, bu tespite karşı dava dışı A… D… tarafından Andırın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tapu iptali ve tescil davası açıldığını, tapu kesinleştiğinde tapudan devir yapacaklarını, bu durumu davacıya defalarca izah ettiklerini, davacının tapuyu alamamasında kendi kusurları olmadığını, kendisinin işlerini takip etmediğini, bu bölgede aynı şekilde taşınmaz sattıkları 30-40 kişinin tapusunu aldığını belirterek haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davalının kendisine murisinden intikal eden, yaptırdıkları özel parselasyon ve rızai taksim neticesi kendi payına isabet eden ve 59 özel parsel numarasını verdiği 150 m2 miktarındaki taşınmazı, 29/05/1995 tarihli harici satış sözleşmesi ile 13.500.000,00 TL bedeli karşılığında davacıya sattığı, zilyedliğini devrettiği, satış bedelini peşinen aldığı, satıştan sonra yapılan kadastro tespiti sonucu dava konusu taşınmazın … ada 17 parsel numarası ile davalı murisi A…Y… adına tespit edilerek çapa bağlandığı, taşınmaz çapa bağlandıktan sonra defalarca istenmesine rağmen tapusunun davalı yanca davacıya devredilmediği, yine satış bedeli olarak ödediği meblağın kendisine iade edilmediği, bu suretle davalının davacı aleyhine, dava konusu taşınmazın haricen satışından dolayı aldığı satış bedelinin dava tarihinde ulaştığı alım gücü değeri kadar sebepsiz olarak zenginleştiği, bu miktarın hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 4.284,26 TL olduğu, davalının da kabulünde olduğu üzere davacının dava konusu taşınmazın zilyedliğini devraldıktan sonra taşınmaz üzerine taş duvar inşa ettiği ve inşaat bilirkişi raporuna göre dava konusu arsanın meyilinin fazla olması nedeniyle bu yapının varlığının taşınmaz için zaruri olduğu, dava tarihi itibarıyla değerinin 3.085,00 TL olduğunun belirtildiği, bu şekilde davacının davalıdan toplam 7.369,26 TL alacağının bulunduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapusuz olup, harici satış sözleşmesi (senet) ile satılan ve intikal ettirilmeyen taşınmazın, davacı tarafından ödenen satış bedeli ile davacı tarafından taşınmaza inşaa ettirilen duvar bedelinin, tapu devrinin gerçekleşmemesi nedeni ile, TBK’nun 77-82.maddeleri (BK’nun 61-66.maddeleri) gereğince iadesine ilişkin alacak davasıdır.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK’nın 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme; bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Davada, satış tarihinde tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazın davalıdan satın alındığı ileri sürülmüştür. Bilindiği üzere; tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar menkul mal hükmünde olup, zilyetliğin devri suretiyle satış gerçekleşmiş olur. Tapusuz taşınmazlarda, zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmalar geçerli olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1.maddesi gereğince bu sözleşmelerin varlığı her türlü delil ile ispatlanabilir.
Mahkemece davacının ödediği satış bedelinin dava tarihinde ulaştığı alım gücü değeri kadar zenginleştiği kabul edilmiş, bu hususta bilirkişi heyetinden alınan davacının satış tarihinde ödediği 13.500.000 TL’nin dava tarihi itibarı ile denkleştirici adalet ilkesi kapsamında, tüketici fiyat endeksi , altın döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş artış oranı, yıllık mevduat faizi gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile ulaştığı alım gücü bedeli 4.284,26 TL üzerinden dava kısmen kabul edilmiştir.
Taraflar arasındaki satış sözleşmesi, taşınmazın bulunduğu bölgedeki, kadastro tespitinden önce yapıldığı için,her ne kadar sözleşme adi yazılı şekilde yapılmış olsa da geçerli sayılmaktadır. Davacı başlangıçta iyiniyetli olarak satın alıp, zilyetliğini de devralmıştır. Davacının gerek dava dilekçesinde ve gerekse temyiz dilekçesinde talebi davalıya ödediği bedelin dava tarihindeki değeridir.
Hal böyle olunca; mahkemece, taraflar arasında yapılan satış sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olduğu ve davacının davalıya ödediği bedelin dava tarihindeki değerini talep ettiği nazara alınmak sureti ile taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri denetime elverişli olarak belirlenmelive belirlenen bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.