YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15353
KARAR NO : 2015/11833
KARAR TARİHİ : 25.06.2015
MAHKEMESİ : ADANA 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/05/2014
NUMARASI : 2013/1015-2014/821
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; Borçlu E… Ü.. mirasçıları aleyhine 9. İcra Müdürlüğünün 2013/579 Esas nolu dosyasında takip başlatıldığını, mirasçılardan A.. Ü..’in borca konu olan yerin annesi E… Ü…’e ait olduğunu, suyu C… Ü…’in kullandığını, bu nedenle alacaklı ASKİ’ye herhangi bir borcu olmaması nedeniyle borca ve takibe itiraz ettiğini ve itirazın kabulü ile takibin durduğunu, borçlu E…Ü…’in 28/09/1973 tarihinde su aboneliği senedi ve aynı tarihli su açma zaptı ile su aboneliğini kendi üzerine yaptırdığını ve takip konusu su borcunun doğduğu tarihe kadar da bu aboneliği herhangi bir şekilde iptal ettirmediğini, ancak su sayacının 01/12/2012 tarihinde mühürlenerek kapatıldığını, borçlunun vefat etmiş olması ve mirasçılarının da mirası ret etmemeleri nedeniyle mirasçıları hakkında icra takibi başlatıldığını beyanla borçlunun haksız olan itirazının iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış, davalı davaya cevap vermemiş, davayı takip etmemiştir.
Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde; “…Somut olayda davaya konu … no.lu aboneliğin davalının murisi E.. Ü… adına olduğu, davalının takip dosyasında davaya konu yerin devrettiğini beyan ederek itirazda bulunduğunu, ancak Yargıtay kararlarına göre abonelik sözleşmesine feshetmeden taşınmazı terk eden abonelerin suyun fiili kullanıcısı olmasalar dahi başkalarının kullandığı su bedelinden sorumlu olduklarını belirttiğinden davalının nüfus kaydına göre mirasçısı olduğu ve annesi adına abonesi bulunan su bedelinden sorumlu olduğu sonucuna varılmış, asıl alacak olan 1.663,77 TL üzerinden takibe yapılan itirazın iptaline karar verilmiş, abonelik sözleşmesinde Yargıtay kararlarına göre gecikme faizinin uygulanacağına ilişkin hüküm bulunmadığından yasal faiz üzerinden bilirkişinin yapmış olduğu hesaplama usul ve yasaya uygun olduğundan kabul edilmiş, alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına da hükmedilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda; davaya konu su aboneliğinin davalının muris adına kayıtlı olduğu, murisin ise 21.08.2007 yılında vefat ettiği, bu tarihten sonraki tüketimlerin ise dava dışı 3. kişiler tarafından yapıldığı, ancak 3. kişilerin tüketimleri davalının murisi adına olan abonelik üzerinden yaptıkları hususu taraflarında kabulündedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; aboneliği iptal ettirmedikçe aynı abonelik üzerinden 3. kişilerin kullandığı su bedelinden abonenin ya da mirası reddetmemiş olan abonenin mirasçılarının sorumlu olup olmayacağı ve zamanında ödenmeyen su faturalarından dolayı tarife ve yönetmelik hükümleri gereğince davacının suyu kesmesi gerekirken kesmemesinin, dolayısıyla davacı kurumun müterafik kusuru nedeniyle ana tüketim bedelinden ve gecikme zammı veya faizden indirim yapılıp yapılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak; abonenin, su, elektrik ve doğalgaz alma ihtiyacının tahliye (ölümü hâlinde mirasçılarının) yüzünden artık ortadan kalkmasıyla birlikte, basit bir başvuru işlemiyle abonelik sözleşmesini sona erdirip; sözleşme nedeniyle hem kendisi (ölenin mirasçıları) hemde karşı taraf nezdinde doğmuş tüm hak ve borçlarından arınmış olarak kiralanandan ayrılması mümkün iken bunu yapmayarak kendi aboneliği üzerinden üçüncü kişilerin su kullanmasına olanak tanınmış olması dahi, sözleşme hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı dolaysıyla da, sonuçlarına katlanması gereken bir davranış niteliğinde kabul edilmelidir denilmek suretiyle abonenin (ölümü hâlinde mirası reddetmemiş mirasçıların); aboneliğini iptal ettirmediği sürece sorumluluğunun devam edeceği benimsenmiştir. (benzer ilkelere YHGK’nun 24/09/2003 gün ve 2003/13-492 E., 505 K., 27/02/2008 gün ve 2008/19-174 E., 2008/199 K., 22/10/2008 gün ve 2008/19-633 E., 2008/643 K., 27/04/2011 gün ve 2011/19-104 E., 2011/239 K., sayılı ilâmlarında da değinilmiştir.)
Murisin, borcundan mirasçıların sorumluluklarını düzenleyen 4721 Sayılı TMK’nun ilgili hükümlerini inceleyecek olursak;
4721 Sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 599. maddesine göre; “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler”. 605. maddeye göre “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır”.
606.maddeye göre; “Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar”. 610. maddeye göre; “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur”. 641. maddeye göre; “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır”,
Adana Büyükşehir Belediyesi, Su Tarifeler Yönetmeliğinin; Suyun Kapanması başlıklı 52. maddesine göre; “Borcunu ödemeyen abonelere aşağıdaki müeyyideler uygulanır.
a) Borcunu ödemeyen abonelerin suları kapatılır. Yer altı suyu kullanarak kullanılmış suları uzaklaştırma bedelini ödemeyen abonenin su kaynağı iptal edilerek mühürlenir. Borçlu ayrıca su hizmetlerinden yararlanıyor ise şebeke suyu kesilir.
b) Su kapanmasına rağmen borç ödenmez ise ve su kapama tarihinden üç dönem sonra borç tahsil edilemez ise sözleşme iptal edilir. Borç kanunî yollardan tahsil edilir.” Hükümleri yer almaktadır.
Somut olayda; davalının murisi, davacı idarenin su abonesidir. Abonelik iptal edilmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak su bedelinden davacıya karşı muris, aynı zamanda miras reddedilmediğine göre Türk Medenî Kanununun zikredilen hükümleri gereğince davalı davacıya karşı (mirasçı sıfatıyla) diğer mirasçılarla birlikte müteselsilen sorumludur. Dosyaya göre, 21.08.2007 tarihinde vefat eden murisin 2002/10 ila 2010/06 dönemine ait (35) adet su tüketimine esas faturanın ödenmemesine rağmen anılan yönetmelik gereği suyu kesmeyen ve ölen kişinin aboneliğini iptal yolunda hiç bir çaba sarfetmeyen, 21/08/2007 tarihinde vefat eden murisin aboneliği üzerinden (3) yıl gibi uzun bir süre boyunca dava dışı üçüncü kişilerin su tüketmesine izin veren davacı idareninde müterafik kusurunun olduğu, nazara alınarak, Yargıtay denetimine açık, yönetmeliğe uygun şekilde ve zikredilen ilkeler doğrultusunda bilirkişiden rapor alınarak, sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekeriken, ilk 6 fatura dışında 29 adet faturada kullanım bedellerinden salt davalıyı sorumlu tutan ve bu 29 adet fatura yönünden gecikme zammı ve yasal faiz istenemeyeceğine dair bilirkişi raporuna dayalı hüküm tesisi cihetine gidilerek verilen kısmen kabul kararı isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir .
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.