YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14203
KARAR NO : 2015/9523
KARAR TARİHİ : 26.05.2015
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2014
NUMARASI : 2013/431-2014/87
Taraflar arasındaki adi ortaklıktan kaynaklı alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacı şirketin 3. kişiler ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği, bu inşaatı yapmak üzere davacı ile davalı arasında adi bir ortaklık kurulduğunu, aralarındaki anlaşma gereği davalı tarafın kendisine isabet eden daire tapularını almasına rağmen, ödemesi gereken inşaat maliyetinin tamamını ödemediğini beyan ederek, inşaat maliyetinin tespiti ile şimdilik 50.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında; müvekkili olan davalının davacı tarafa borcunun bulunmadığını, müvekkilinin ortaklara borcu olduğu kabul edilecek olsa dahi, bu borcun davacı şirkete değil, adi ortaklıkta yer alan ortaklara karşı doğmuş olacağını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı şirket tüzel kişiliğinin, adi ortaklık sözleşmesinin tarafı olmadığı, sözleşmenin dava dışı şahıslar ile davalı arasında kurulduğu, bu nedenle davacı şirketin bu sözleşmeye dayanarak hak talep etmekte aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın aktif husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, verilen bu karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili talebine ilişkindir.
Dosyada mevcut “ortaklık protokolü” başlıklı belgenin incelenmesinden, sözleşmeyi davalı ile dava dışı M.. Ç.. ve K.. A.. isimli kişilerin imzaladıkları, bu sözleşmede, sözleşmeyi imzalayan 3. kişilerin, davacı şirketin % 50 oranında ortakları olduğu ve inşaatın davacı şirket üzerinden yürütülerek tamamlanacağının kararlaştırıldığı görülmüştür.
./..
Kural olarak; bir hukuki işlem, ilke olarak o işlemi yapan kimse hakkında hüküm ve sonuç doğurur. Bazı hallerde ise, hukuk düzeni başka bir kimsenin başkası ad ve hesabına hukuki işlem yapmasına izin vermektedir. Temsil yoluyla yapılan bu işlemlerde işlemi, temsil olunan adına temsilci yapmakla birlikte, bu işlem sanki bizzat temsil olunan tarafından yapılmış gibi işlem görür. Hukuki işlem, bunu yapan temsilcinin değil, temsil olunanın işlemidir.
Temsilcinin, temsil olunanın ad ve hesabına bir sözleşme yapabilmesi için; başkası adına hareket iradesi ile birlikte ayrıca temsil yetkisine de sahip olması gerekir. Bir kimse temsil yetkisi olmadığı halde başka bir kişi adına bir hukuki işlem veya sözleşme yaparsa, yetkisiz temsil sözkonusu olur. Yetkisiz temsilde temsilcinin yaptığı sözleşme kurulmuş olmakla birlikte temsil olunanın hukuk alanında hüküm ve sonuç doğurmaz, temsil olunan aleyhine bir tazminatta doğurmaz. Zira; yetkisiz temsilcinin yaptığı sözleşmenin tarafı, kendisine yetki vermediği için temsil olunan değildir. Bu husus TBK. M. 46/1’de ” bu işlem ancak onandığı takdirde temsil olunanı bağlar” denilmek suretiyle açıkca ifade edilmiştir.
O halde mahkemece; adi ortaklık sözleşmesini imzalayan 3. kişiler M.. Ç.. ve K.. A..’ın davacı şirketin yetkilisi olup olmadığı hususlarının Ticaret Sicil Müdürlüğünden sorulup, buna ilişkin belgelerin toplanmasından sonra, eğer dava dışı 3. kişilerin davacı şirketi temsil yetkilerinin bulunduğunun anlaşılması durumunda, işin esasına girilerek, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, aksi takdirde, dava dışı 3. kişilerin davacı şirketi temsil yetkilerinin bulunmaması halinde şimdiki gibi aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı ve yangılı gerekçelerle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.