Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/13761 E. 2015/11508 K. 22.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13761
KARAR NO : 2015/11508
KARAR TARİHİ : 22.06.2015

MAHKEMESİ : İZMİR 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/09/2013
NUMARASI : 2012/101-2013/402

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalılardan Nazire ve F.. G.. tararfından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; İ… ili, B… ilçesi, D… mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı taşınmazın miras bırakan H…G… adına tapuya kayıtlı olduğunu, davacının ve davalılardan N.. S.., M.. G.. ve F.. G..nın H… G…’nın mirasçıları olduğunu, dava konusu taşınmazın 1978-1979 yıllarında H… G… tarafından zemin + 1 kat olacak şekilde yaptırıldığını, zemin katın 2004 yılına kadar kaba inşaat halinde kaldığını, müvekkilinin ailenin büyüğü olması nedeniyle babası ve diğer mirasçılarla anlaşarak 2002 yılında taşınmazın 2.ve 3.katını yapmaya başladığını, 2004 yılında 3.ve 4.katların müvekkili tarafından bitirildiğini, taşınmaza ait tüm masrafların ve 2012 yılına kadar olan emlak vergisi ve çöp vergilerinin müvekkili tarafından ödendiğini, davalıların hiç bir katkılarının olmadığını, davalı N.. S.. tarafından İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/2184 esas sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davanın sonuçlandığını ve 2011/27 satış dosyası ile taşınmazın davalı Nezire’nin kızı, diğer davalı A… B… tarafından 190.000,00 TL bedel karşılığı açık arttırma ile satın alındığını, satın alan kişinin yapılan tüm harcamaları ve 3.ve 4 no’lu dairelerin hangi nedenle inşa edildiğini bildiğini bu nedenle iyi niyet iddiasının söz konusu olamayacağını ileri sürerek, fazlaya ilişkin dava hakları saklı kalmak üzere 3 ve 4 no’lu dairelerin değerinin arsa değerinden fazla çıkması durumunda 3 ve 4 no’lu dairelerin mülkiyetinin davacı müvekkiline verilmesini, bu mümkün olmadığı taktirde taşınmaz zemin + 3 kata ait masrafların ve vergi ödemelerine ilişkin 5.000,00 TL’nin davalılardan harcamaların yapıldığı tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı N.. S..; davacının iddialarının yerinde olmadığını, babası ve diğer mirasçılarla herhangi bir anlaşmanın söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı A.. B.. vekili; müvekkilinin yasal mirasçı olmayıp gayrimenkul satın alan 3. kişi konumunda olduğunu, taşınmazın değeri olarak 190.000,00 TL ödediğini, taraflarca sebepsiz zenginleşme varsa yasal mirasçılar arasında olduğunu ve müvekkili ile alakası bulunmadığını ileri sürerek husumet yönünden davanın reddini, esastan da taleplerin hukuki dayanağının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalılar M.. A.. ve A.. A.. vekili; müvekkillerinin dava ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalılar N.. S.., M.. G.. ve F.. G.. açısından davacının davasının kısmen kabulü ile adı geçen her bir davalıdan ayrı ayrı 14.371,50’şer TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, davalılar A.. A.., M.. A.. ve A… B… açısından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalılar Nezire ve F.. G.. tarafından temyiz edilmiştir.
İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/2184 esas 2010/1149 Karar sayılı dosyasının incelenmesi sonucunda; davacı N.. S.. tarafından davalılar Mustafa, Nevzat ve F.. G.. aleyhine muris H…G…’ya ait tapunun İ… ili, B.. ilçesi, D…mahallesi … ada, .. parselde kayıtlı taşınmazla ilgili ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiği, kararın kesinleştiği, İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/27 satış dosyası ile açık arttırma ile yapılan satış neticesinde, 141 m2 yüzölçümüne sahip 3 katlı ev vasfındaki taşınmazın 190.000,00 TL bedelle 03.02.2012 tarihinde A.. B..’ye satıldığı anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında düzenlenen 03.04.2012 tarihli Bilirkişi Raporunda; davacı tarafça yapıldığı iddia edilen 2. kattaki (3) ve 3. kattaki (4) nolu mesken dairelerin toplam inşaat değerinin dava tarihi itibariyle 78.700,00 TL olduğu belirtilmesine rağmen, 09.07.2013 tarihli Ek Raporda, satış bedeli üzerinden toplam inşaat bedelinin 64.300,00 TL( 3 nolu daire 33.906,66 TL, 4 nolu daire 30.393,44 TL) olduğu, 1 nolu daire bedelinin ise 57.486,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece, kök ve ek rapor arasındaki çelişki giderilmeden, karar gerekçesinde 2. kat (3) ve 3. kat (4) nolu mesken dairelerin davacı tarafından yapıldığı kabul edilmiş ancak 1 nolu daire bedeli olarak hesaplanan 57.486,00 TL üzerinden hesaplama yapılarak hüküm kurulmuştur.
Kök rapor ile hükme dayanak yapılan ek rapor arasında çelişki bulunmakta olup, mahkemece çelişki giderilmeden karar verilmiştir. Çelişkili raporlara dayanılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
HUMK.nun 275. ve devamı maddelerinde “bilirkişilik” müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlendikten sonra 286. maddede de bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı düzenlenmiş ise de işin çözümünde teknik bilgi ve birikimin gerekliliğine inanılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığına göre verilen raporlar çelişkili ise mahkeme HUMK.nun 283.maddesi hükmüne dayalı olarak, bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi 284.maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor alabilir.
Aynı ilkeler 6100 sayılı HMK beşinci bölümünde “bilirkişi incelemesi” ismi altında ve 266-287.maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Bu durumda mahkemece, önceki bilirkişiler dışında konusunda uzman bilirkişi marifeti ile, yargılama sırasında alınan raporlar arasındaki çelişkileri de giderecek biçimde rapor alınarak davanın sonuçlandırılması gerekirken, birbiriyle çelişen raporlardan ek rapora itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.