Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/13557 E. 2015/1162 K. 20.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13557
KARAR NO : 2015/1162
KARAR TARİHİ : 20.01.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 30.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2013
NUMARASI : 2013/437-2013/177

Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalılar tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalılar vekili Av.Ö.. Ö.. geldi. Aleyhine temyiz olunan davacı vekili Av.Y.. Ç.. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesinde; davalının yapmış olduğu taşınmazdaki bağımsız bölümü davacıya satmayı vaat ettiğini, ancak bu vaadini yerine getirmeyerek taşınmazı 3.kişiye sattığını, sözleşmede satış bedelinin peşin olarak ödendiğinin yazılı bulunduğunu, diğer yandan, davalının %50 masraf ortaklığına karşılık olarak davacıya 370.000 TL harcama yaptırdığını, ancak inşaat kalitesi açısından bu kadar masraf yapılmasının mümkün olmadığını beyan ederek, dairenin bedeli olan 60.000 TL ile, fazla yapılan masraf karşılığı olarak şimdilik 15.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kısman kabulüne karar verilmiş, verilen bu kararın davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 25.06.2012 tarih 2012/10892 E. ve 2012/15935 K.sayılı ilamı ve “…somut olayda davalının, 12.9.2010 günü, yargılama devam ederken öldüğü anlaşılmaktadır. Ölü kişi aleyhine hüküm tesis edilemeyeceği için, davalı Mehmet Ali Acar’ın tüm mirasçılarına husumet tevcih edilerek, onlar tarafından davaya devam edilmesi gerekirken, ölü kişi aleyhine hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozularak mahkemesine iade edilmiş ve mahkeme tarafından da bozma kararına uyularak, yargılamaya devam edilmiştir.
Yargılama sırasında, davanın tarafları arasında 26.03.2013 tarihinde bir protokol düzenlenmiştir. Bu protokolün 2.maddesinde “… bu protokolün ifası ile, taraflar arasında yapılan ve davaya konu edilen sözleşmeden kaynaklı hiç bir alacak ve borç ilişkisinin kalmayacağı…”, aynı protokolün 3.maddesinde ise; “…davalıların, davacıya 20.000 TL peşin,
15.000 TL’si ise 16.4.2013 tarihinde ödenmek şartı ile 35.000 TL ödeme yapacakları, bakiye 15.000 TL’nin süresinde ödenmemesi halinde davanın kaldığı yerden devam edeceği ve ödenen 20.000 TL’nin iade edilmeyeceği…” kararlaştırılmıştır.
Bu protokol üzerine, davacı taraf davasını takipsiz bırakmış, mahkeme tarafından da davanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
Ancak, davacı taraf, 06.05.2013 tarihinde verdiği yenileme dilekçesi ile, davalının 16.4.2013 tarihinde verdiği 76 adet 100’lük banknotun sahte çıktığı, böylelikle de davalının protokol hükümlerine uymadığını belirterek,davanın kaldığı yerden devamını talep etmiş, mahkeme de bu talep üzerene davaya devam ederek, bozmadan önceki gibi, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davalı hakkında 16.04.2013 tarihinde, verilen 76 adet 100’lük banknotun sahte çıktığı iddiası ile, ağır ceza mahkemesinde dava açılmış, açılan bu dava neticesinde davalının atılı suçtan beraatine karar verilmiş,ancak bu kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Taraflar, aralarında yaptıkları 26.03.2013 tarihli protokol ile, belli bir bedelin ödenmesi karşılığında, aralarındaki sözleşmeden kaynaklı tüm borçların sona ereceğini belirlediklerine göre, artık, porotokol gereği, kararlaştırılan ödemeyi yapan davalının tüm sorumluluktan kurtulacağı tartışmasızdır. Bu nedenle de, mahkemenin kabulünde olduğu gibi, sanki hiç protokol yapılmamış gibi, davalı tarafın satış sözleşmesinden kaynaklı borçlardan sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
Öyle ise mahkemece, öncelikle, davalı hakkında “parada sahtecilik” nedeni ile açılan ceza davasının kesinleşmesinin beklenilmesinden sonra, davalının bu eylemi gerçekleştirmediğinin sabit olması durumunda, 26.03.2013 tarihli protokol değerlendirilip, bu protokol gereği yapılan ödemeler de dikkate alınarak, davalının böylelikle borçtan kurtulup kurtulmadığının belirlenmesinin ardından hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalılar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.