Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/12553 E. 2015/5037 K. 26.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12553
KARAR NO : 2015/5037
KARAR TARİHİ : 26.03.2015

MAHKEMESİ : ANAMUR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2014
NUMARASI : 2011/154-2014/207

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı .. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili, dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi A.. B..’un, 50.00 TL ile 70.00 TL arası yevmiye karşılığında çalışan, ailesinin geçimini sağlayan bir tarım işçisi olduğunu; 03.06.2009 tarihinde yevmiye karşılığında anlaştığı davalılardan F.. S..’a ait .. Köyü, ../.. adresinde bulunan muz serası üzerinde çalışırken; sera üzerinden geçen, kanuna aykırı yükseklikte bulunan ve olay sonrası yükseltilen .. Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye ait yüksek gerilim hattından (YGENH) elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdiğini; müvekkillerinin, desteklerini yitirdiklerini; Z.. B..’un, eşini (tanık olduğu vahim bir olay neticesinde) kaybetmenin derin ve onarılmaz acıları içine girdiğini ve ileriki yaşantısında hayatını dul bir kadın olarak sürdüreceğini ileri sürerek; müteveffanın eşi Zeynep için 40.000,00 TL, küçük kızı Ayşe Bulut için 30.000,00 TL, kızı F.. B.. için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 90.000,00 TL maddi tazminat ile eşi Zeynep için 20.00,00 TL, küçük kızı Ayşe Bulut için 10.000,00 TL, kızı F.. B.. için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Tedaş vekili, cevap dilekçesinde; müvekkiline atfedilecek bir kusur olmadığını, müteveffa ve diğer davalı F.. S..’ın ağır kusurları neticesinde olayın meydana geldiğini; talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı F.. S.. vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacı Z.. B..’un kendisi ve küçük Ayşe için toplam 69.947,70 TL, F.. B.. için 3.160,90 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 03.06.2009 tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine; davacı Z.. B.. için 15.000,00 TL, küçük Ayşe için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL, F.. B.. için 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 03.06.2009 tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı TEDAŞ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, “Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir.
Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” denilmektedir. Aynı düzenleme, yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Ancak, bu bağlayıcılık ve kesin delil niteliği ceza davasında yargılanan kişi yönünden söz konusudur. Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanan kişi dışında başkaları hakkında açılan hukuk davasında bu kurallar uygulanamaz.
Somut olaya gelince; mahkemece, ceza davasının kesinleşmesi ile ceza dosyasında kusur oranlarına ilişkin raporunda kesinleşmiş olması gerekçesi ile yeniden kusur raporu aldırılması yoluna gidilmemiş, raporda işletme müdürüne atfedilen kusur oranından, işveren Toroslar EDAŞ’ın sorumlu olduğu değerlendirilip buna istinaden maddi tazminat miktarları belirlenmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ve bahsi geçen kanun hükümleri çerçevesinde, ceza dosyasında verilen kusur raporu ile bağlı olunmadığı dikkate alınmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece tarafların kusurunun belirlenmesi hususunda, konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilmek sureti ile hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.