Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2014/10434 E. 2015/3962 K. 11.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10434
KARAR NO : 2015/3962
KARAR TARİHİ : 11.03.2015

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dilekçesinde; davalının banka hesabına değişik tarih ve miktarlarda nafaka ödemeleri yaptığını, müşterek çocukları ile birlikte kaldığı evin kira, aidat, ısınma, elektrik ve su giderlerini ödediğini, davalıya hiçbir nafaka borcunun bulunmadığını belirterek icra takibinin icra emrindeki kısım itibariyle iptaline, devam eden aylar için devamına ve %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında; davacının şimdiye kadar nafaka ödemesi yapmadığını, müşterek konutu yakın zamana kadar davacı ile birlikte kullandığını, müşterek konutun kira, aidat, ısınma, elektrik ve su giderlerini davalının ödediğini beyan ederek, davanın reddine ve en az %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Somut olayda; 03/11/2006 tarihinde davacı tarafından davalıya karşı Eyüp 2. Aile Mahkemesinin 2006/765 Esas sayılı boşanma davası açıldığı, mahkemece 04.12.2008 tarihinde tarafların boşanmalarına, müşterek iki çocuk için aylık toplam 1.200,00 TL iştirak nafakasına, davalı için karar kesinleşinceye kadar aylık 450,00 TL tedbir nafakasına hükmedildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin 04.03.2009 tarihinde kesinleştiği, davalının bu karara istinaden İstanbul 28. İcra Müdürlüğünün 2010/5426 Esas sayılı dosyasıyla 70.800,00 TL asıl alacak, 11.370,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 82.170,00 TL miktar üzerinden davacıya karşı takip talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacının İstanbul 28. İcra Müdürlüğünün 2010/5426 esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinde 72.453,80 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmayan inkar tazminatı talebinin de reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda; kira, yakıt, aidat, su, elektrik giderleri, banka havalesi ve atm yoluyla gönderilen ödemelerin hesaplanması neticesinde; 03.11.2006 tarihinden takip tarihi 14.10.2010 tarihine kadar ödenen ve nafaka alacakları için yapılan harcamaların 62.428,75 TL olduğu, takip miktarı asıl alacak 70.800,00 TL den çıkarılması neticesinde 8.371,75 TL tutar yönünden faiz talebinde bulunabileceği belirtilmiş, tarafların 1.344,45 TL işlemiş faiz yönünden mutabık kaldıkları da belirtilerek hüküm kurulmuştur.
Menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak davalı alacaklıya aittir. Davalı alacaklı, davacı borçludan, alacağının bulunduğunu ispat etmekle mükelleftir. Ancak, davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcunun olduğunu kabul edip, bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürüyor ise, ispat yükü davacı borçluya geçecektir.
Davacı tarafından; davalı ve müşterek çocukların oturduğu daire için kira, aidat, yakıt, su, elektrik giderlerine ilişkin olarak, bu takip tarihinden önce yapılan ödemelerin, nafakaya mahsuben ödendiğine dair açıklama bulunmadan nafakaya mahsuben yapıldığı kabul edilemez.
Zira, davacı baba, TMK’nun 327/1.maddesi gereğince; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamak zorundadır. Ayrıca, yapılan bu ödemeler ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğindedir.
Ancak, davacının banka kanalıyla ve atm yoluyla davalı tarafa gönderdiği bir kısım ödemelerin bulunduğu, dosyaya ibraz edilen banka yazısından ve belge fotokopilerinden anlaşılmakta olup, bunların nafaka borcunun hesabında nafakaya mahsuben yapılıp yapılmadığı tespit edilmelidir.
Yapılan bu ödemelerde; açıkça “nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama” mevcut bulunduğu takdirde nafaka borcunun hesabında dikkate alınması, aksi taktirde yapılan ödemelerin nafaka borcuna karşılık yapıldığı kanıtlanmadan nafakadan mahsup edilmemesi gerekmektedir.
Öyle ise, mahkemece; bu ilkeler esas alınarak, davacı tarafından takip tarihine kadar banka havalesi ve ATM kanalıyla yapılan ödemelerin nafakaya mahsuben yapılıp yapılmadığına dair belgelerin araştırılarak tespit edilmesinden sonra, uzman bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucunda, yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.