Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/9892 E. 2012/14570 K. 07.06.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/9892
KARAR NO : 2012/14570
KARAR TARİHİ : 07.06.2012

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 6.500,00 TL (ıslahen 27.445,00 TL) tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili; müvekkilinin 15.10.1992 tarihinde davalıdan harici satış sözleşmesi ile tapuda kayıtlı taşınmazı satın almış ve üzerine ev yapmış ise de, taşınmazın Belediye adına kayıt ve tescil edilmesi nedeniyle tapu kaydı verilmediğini beyan ederek, arsa bedeli olan 6500,00 TL’nin (şimdilik) yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı savunmasında, talebin haksız ve fahiş olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın ıslah edilen kısımda nazara alınarak kabulü ile arsanın dava tarihindeki rayiç bedeli olan 27.445,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davada dayanılan 15.10.1992 tarihli sözleşme tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir (TMK. md.706, BK.213, T.Kanunu Md. 26). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı, bu geçersiz sözleşme nedeniyle davalıya verdiğini, ancak sebepsiz zenginleşme kuralları nedeniyle geri isteyebilir.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paranın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.Taraflar arasındaki hukuksal ilişki sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken denkleştirici adalet kuralı hiç bir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem gerçek adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerekir.Aksi halde iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu elinde haksız zenginleşme olarak kalacaktır.O halde denkleştirici adalet kuralı gereğince davacının ödediği paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün, işçi ücreti, enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınarak ödediği tarihten dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün ne olabileceği uzman bilirkişilerden açıklayıcı denetime elverişli rapor alınarak bu miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile rayiç bedele hükmedilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07/06/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.