Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/22344 E. 2012/26304 K. 20.12.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/22344
KARAR NO : 2012/26304
KARAR TARİHİ : 20.12.2012

MAHKEMESİ:SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde taraflar arasında kurulu 01.01.2010 tarihli kira sözleşmesindeki aylık kira bedelinin kira sözlemesi tarihinden geçerli olmak üzere aylık net 100 TL’ye uyarlanması istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının 485 TL olan aylık kira bedelinin 2012 yılı Haziran ayından itibaren 200 TL olarak uyarlanması cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada; dava konusu çay ocağının davalı tarafından yapılan 12.11.2009 tarihli ihale sonucu 01.01.2010 tarihli sözleşme ile 3 yıllığına aylık 485TL’den kiralandığını, sanayi sitesinde bulunan diğer işyerlerinin kirasının düşük olduğunu, sözleşmenin kurulduğu sıradaki dengenin aleyhine bozulduğunu, işlem temelinin çökmüş olması nedeni ile kira bedelinin sözleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık net 100TL’ye uyarlanması talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili cevabında; dava konusu yeri davacının ihale ile kiralamış olduğunu, kira bedelinin indirilmesini talep edemeyeceğini, ihale yapılıp üç yıllık sözleşme düzenledikten sonra birinci yılın sonunda açılmış bulunan bu davada kiracının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece alınan bilirkişi heyet raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile aylık 485 TL olan kira bedelinin 2012 yılı Haziran ayından itibaren 200TL olarak uyarlanmasına karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davaya konu kira sözleşmesi 01.01.2010 tarihli ve 3 yıl sürelidir. Sözleşmede sonraki yıllar kira parasının %10 oranında artırılacağı kararlaştırılmış olup, dava 02/12/2010 tarihinde açılmıştır.
Davacı tarafın tüm temyiz itirazların reddine karar verilmiştir.Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Dava niteliği itibariyle uygulamadaki adıyla uyarlama davasıdır. Bundan maksat, kira bedelinin olağanüstü nedenlerle çok düşük kalması ve davacı kiracıdan sözleşmedeki koşullarla kira aktinin devamının MK 2.maddesindeki objektif iyiniyet kuralları gereğince istenemeyeceğinin sabit olması, davacının ekonomik yıkımına neden olması ve sözleşmelerde zımnen mevcut bulunan yarar dengesinin davacı aleyhine ve davalı lehine önemli ölçüde bozulduğunun anlaşılması halinde, hakimin sözleşmeye müdahale ederek, bozulan yarar dengesinin yeniden kurulması demektir.Gerçekte de, sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet (M.K. Md.4,2) kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus- Beklenmiyen hal şartı­-sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, taraflar artık bu akitle bağlı tutulmazlar. Değişen bu koşullar karşısında M.K. 2.maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkanı hasıl olur.Sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere harp, ülkeyi sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki aşırı yükselmeler, şok devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi, sözleşmeye bağlılığın beklenemeyeceği durumlar örnek olarak gösterilebilir.
Karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin olağanüstü değişmeler yüzünden alt üst olması, borcun ifasını güçlendirmesi durumunda “İŞLEM TEMELİNİN ÇÖKMESİ” gündeme gelir. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar.
Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı taktirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. Bazen de sözleşmede olumlu ve olumsuz intibak kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanılarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek MK. md. 2/2 hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir. Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir nispetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak M.K.’nun 1,2 ve 4 ncü maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. Diğer bir anlatımla durumun değişmesi halinde sözleşmede ısrar etmek dürüstlük kuralına aykırı bir tutum olur. Değişen durumların, sözleşmede kendiliğinden bulunan sözleşme adaletini bozması halinde, taraflar bu haller için bir tedbir almadıklarından, sözleşmede bir boşluk vardır. Bu boşluk sözleşmenin anlamına ve taraf iradelerine önem verilerek yorum yolu ile ve dürüstlük kuralına uygun olarak doldurulur. (MK. md.l) Bu yönteme sözleşmenin yorum yoluyla düzeltilmesi veya değişen hal ve şartlara uyarlanması denilir. Uyarlama daha çok ve önemli ölçüde uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olur.Her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar.Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai tali (ikinci derecede) yardımcı niteliktedir. Uyarlamanın anlatılan hukuku tanımından sonra şimdi, sözleşmeye müdahale için, gerekli olan esaslara değinelim;Sözleşme kurulduktan sonra ifası sırasında ortaya çıkan olaylar olağanüstü ve objektif nitelikde olmalıdır. Az yukarıdaki örneklenen olayda olduğu gibi. Yine değişen hal ve şartlar nedeni ile tarafların yüklendikleri edimler arasındaki dengenin aşırı ölçüde ve açık biçimde bozulmuş olması şarttır. Uyarlama isteyen davacı fevkalade hal ve şartların çıkmasına kendi kusuru ile sebebiyet vermemelidir. Değişen hal ve şartlar taraflar bakımından önceden öngörülebilir, beklenebilir, olağan ve hesaba katılabilen nitelikte olmamalı veya olaylar, öngörülebilir olmakla beraber bunların sözleşmeye etkileri kapsam ve biçim bakımından bu derece tahmin edilmemelidir. (Bkz. Doç. Dr. İbrahim Kaplan Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi Ankara-1987 Sh. 152. vd; Hatemi/ SEROZAN/ Argacı Borçlar Hukuku Özel Bölüm 1992 sh., 186 vd).Uyarlama davalarına ilişkin ilkeler, uyarlama koşullarının var olup olmadığı araştırılmadan hüküm kurulmaz.Hal böyle olunca, somut olayda sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında olan dengenin sonradan şartların değişmesi ile büyük ölçüde davacı aleyhine katlanılamayacak derecede bozulduğunun ve sözleşmenin temelinden çökmüş sayılacağının kabulü hukuken mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile mahkemenin uyarlamanın koşullarının olduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.