Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/21564 E. 2012/25053 K. 05.12.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/21564
KARAR NO : 2012/25053
KARAR TARİHİ : 05.12.2012

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 14.220 TL (ıslahtan sonra toplam 16.793,75 TL) ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y KA R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacılar vekili dava dilekçesinde; tarafların ortak murisinden intikal eden taşınmazda murisin vefatından bu yana bir katında kendisinin ikamet etmesi diğer katları da kiraya vererek 2006 yılının eylül ayına kadar gelir elde etmesi ve davacılara hisselerine düşen payı vermemesi nedeniyle 2003 ve 2006 yılları arası biriken ecrimisili talep ve dava etmiştir.Davalı vekili katıldığı duruşmada zamanaşımı def’ini ileri sürmüş, bunun yanında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, sahibinin ölümüyle mirasçılarına kalan taşınmaz üzerindeki üç dairenin kirasını 2003 yılı Nisan ayından 2006 yılı Eylül ayı sonuna kadar davalının topladığı ve topladığı kiralardan davacılara pay vermediği anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir1-Ecrimisile konu edilen taşınmazlarda taraflar elbirliği halinde maliktir. Elbirliği mülkiyetinde (kural olarak) intifadan men edilmedikçe malikler birbirinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi ise taşınmazdan yararlanma isteminin karşı tarafa iletilmesi ile oluşur. İntifadan men şartı yemin dahil her türlü delille kanıtlanabilir. Ancak,bağ bahçe gibi doğal ürün veren veya başkalarına kiralanmak suretiyle medeni semere elde edilen taşınmazlarda ayrıcalıklı olarak intifadan men koşulu aranmaz. Somut olayda, alınan bilirkişi raporu, taraf ve tanık beyanları doğrultusunda davaya konu olan taşınmazın zemin kat, 1.Normal kat, 2.Normal kat olmak üzere 3 katlı bir bina olduğu, binanın 2.katında davalının, murisin ölümünden bu yana kendisinin ikamet ettiği, diğer katların ise kiraya verilerek gelir elde edildiği anlaşılmaktadır.
Öyle ise yukarıda belirtilen ilkeler ışığında taşınmazın, davalının bizzat kendisinin ikamet ettiği katı yönünden intifadan men koşulunun oluşup oluşmadığı araştırılmadan taşınmazın tüm katları yönünden davanın kabulü doğru görülmemiştir.
2- Davalı vekilinin zamanaşımı def’i yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine bakıldığında ”Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” denilmektedir.
Tebligat Tüzüğü’nün 28.maddesine bakıldığında ”Muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.”
Yukarıda anılan maddeler ışığında somut olaya bakıldığında, davalıya duruşma gün ve saatini bildiren tebligatta muhatabın adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından herhangi birinin beyanlarının tebliğ tutanağına yazılmadığı, bu haliyle tebligatın usulsüz olduğu görülmektedir.
Davalı vekili 07.07.2011 tarihli dilekçe ile tebligatın usulsüz olması nedeniyle davayı yeni öğrendiklerini bildirerek ekli vekaletname ile davaya kabulünü ve dosyanın bir suretini talep ettiği, 14.07.2011 tarihli duruşmaya katılarak da zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü, bu haliyle zamanaşımı def’inin süresinde olduğu kabul edilerek değerlendirme yapılması gerekirken zamanaşımı def’i üzerinde durulmaması usul ve yasaya uygun görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.