Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/19208 E. 2012/25153 K. 06.12.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/19208
KARAR NO : 2012/25153
KARAR TARİHİ : 06.12.2012

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 15.000,00 TL (ıslahen 40.000,00 TL) alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde, “kendi evini kendin yap” projesi kapsamında davalı belediyeden arsa satın aldığını ve bedelini de ödediğini, ancak projenin iptal edildiğini beyan ederek fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla davacıya tahsis edilen arsanın raiç değeri gözönüne alınarak 25.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuş, 19.12.2011 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerinin 15.000,00 TL ıslahı ile toplam 40.000,00 TL’nin fazi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; öncelikle zaman aşımı yönünden, olmadığı takdirde dava konusu alacağın idarenin eylem ve işleminden dolayı uğranılan zarar iddiasına dayanmış olması nedeni ile davaya bakma görevinin idari yargıya ait olduğu hususu gözönüne alınarak görev yönünden davanın reddine, olmadığı takdirde davacının öncelikle borcun ifasının mümkün olmaması nedeni ile sakıt olduğu hususu gözönüne alınarak, ayrıca ödendiği iddia edilen bedelin ödendiği hususunun ispatı gerektiği ve ödenen bedel karşılığı denkleştirici adalet ilkesi gereğince talepte bulunmanın yerinde olmadığı hususları gözönüne alınarak davanın esas yönünden reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında geçerli sözleşme ilişkisi henüz kurulmadan proje kapsamında ödenen bedelin iadesi istenilmektedir. Bu nedenle geçerli sözleşmeler için söz konusu olan rayiç bedele hükmedilemez. Ancak, davacı bedelini ödeyerek satın aldığı arsa teslim edilmemesi üzerine fakirleşmiş, davalı bu bedel kadar sebepsiz zenginleşmiştir. Bu nedenle davacı verdiğini ifanın imkansızlığı nedeniyle sebepsiz iktisap hükümlerine göre geri alabilecektir. Ancak, ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle hukuki ilişkiler tasfiye edilir iken denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem de gerçek adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve o şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme, iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Ancak burada denkleştirme yapılırken bir hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihinde iade kapsamını tesbitte önemli olduğu unutulmamalıdır.Davada, taşınmazın rayiç değerinin ödetilmesi (ifa menfaati) istenmiştir.
Oysa, sav, savunma ve toplanan delillere göre davacının ifa menfaatini isteme olanağının hukuken bulunmadığı açıktır. Ne varki çoğun içinde azında var olacağına ilişkin mantık kuralı karşısında, davacının istemi; verdiği satış parasının reel değerinin ödetilmesi biçiminde yorumlanmalıdır. O nedenle, davanın netice-i talebi, bu doğrultuda ele alınarak çözümlenecektir.
Davacının ödediği bedelin ifanın imkansız hale geldiğini öğrendiği tarih itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün uzman bilirkişi kurulu raporu ile belirlenmesi suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla 6100 Sayılı HMK.un geçici 3.maddesinde düzenlenen “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2.maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü gereğince yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.