Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/15808 E. 2012/21273 K. 10.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15808
KARAR NO : 2012/21273
KARAR TARİHİ : 10.10.2012

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 30.000 TL alacağın (ıslahtan sonra 58.329,21 TL) faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalılar vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesi ile; davaya konu taşınmazı davacının 11.10.1987 yılında harici satış senedi ile … isimli bir şahıstan satın aldığını, taşınmaz üzerine ev yaparak 1987 yılından bu yana iyi niyetli olarak kullandığını, daha sonra taşınmazın bulunduğu bölgeden davacının haberi olmadan kadastro geçtiğini ve kayıtların kesinleştiğini, son olarak da davalıların 2002 yılında taşınmazı satın alarak davacı aleyhine el atmanın önlenmesi ve kal istemli dava açtıklarını ve yapılan yargılama sonunda davalılar lehine karar verildiği ve kararın kesinleştiğini, tüm bu nedenlerle taşınmaz üzerindeki tüm ağaçlar ve evin bedeli olmazsa enkaz yıkım bedelinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; davaya konu taşınmazı tapu kaydına dayanılarak iyiniyetle satın aldıklarını, açılan davada davacının müdahalesinin önlenmesi ve kal kararı verildiği, davacının paydaş da olmadığından ağaç ve muhdesat bedelini talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davacının kötüniyetli olduğuna dair ve davalıların davacıya ev nedeniyle bedel ödediğine dair dosyaya herhangi bir kayıt ve belge ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Kadastro Kanunu’nun 19/2.maddesine göre; ”Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.”
Yukarıda anılan kanun hükmünde öngörülen beyan muhdesatın sahibini açıklar. Bir başka anlatımla muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi fiili durumun belirlenmesinden ibarettir. Bu durumda, muhtesat sahibinin hakkı kaybolmamakta ve bir nevi güvenceye alınmaktadır. 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu madde 77 ve devamında Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri düzenlenmiştir. Buna göre; ”Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” (818 sayılı BK madde 61 vd.) Dosya arasında bulunan davaya konu taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde, arsa vasıflı taşınmazın imardan oluştuğu, davalıların satış yoluyla 2006’da taşınmaza malik oldukları, üzerinde bulunan muhtesatların tapuya şerh edilmediği görülmektedir. Uyuşmazlık konusu muhdesatlar taşınmazın bütünleyici parçası olduğu gibi, davalının taşınmazı muhdesat dışında satın aldığına dair dosyada herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır.Yukarıda bahsi geçen Borçlar Kanunu hükümleri gereğince, haksız yere zenginleşen kişi zenginleşmeyi geri vermek zorundadır.Somut olaya göre; TMK m.729 yoluyla TMK m.722 vd. maddelerinin uygulanması ile sonuca gidilmek gerekecektir.
Öncelikle şu husus vurgulanmalıdır. Davacının hakkı kişisel bir talep hakkıdır.
Gerek muhdesat bedeli, gerek enkaz yıkım bedeli talebi, taşınmazı malikine ya da külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Taşınmazı bilahare kazanan üçüncü kişilere (somut olayda davalılara) karşı kullanılamaz. Bir başka anlatımla ancak inşaat dönemindeki malikten tazminat istenebilir.Bu durumda, davalıların taşınmazı üzerinde bulunan muhtesatlarla birlikte iyiniyetle satın aldıkları, zenginleşen tarafın davalılar olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, yukarıdaki gerekçeyle davanın kabulü usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.