Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/15558 E. 2012/20899 K. 08.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15558
KARAR NO : 2012/20899
KARAR TARİHİ : 08.10.2012

MAHKEMESİ:SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 7.575,00 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların evlenip, dava konusu taşınmazda oturmaya başladıklarını, davalı kocanın boşanma davası açmasının ardından müvekkilinin müşterek haneden ayrılmak zorunda kaldığını; bu tarihten sonra davalının dava konusu taşınmazda anne ve babası ile birlikte oturmaya devam ettiğini; müvekkilinin davalıya noter kanalıyla ihtar göndererek; taşınmazı kullanmasından dolayı 1/2 oranında kira talep ettiğini ancak davalının ödeme yapmadığını; boşanma davasının reddine karar verildiğini belirterek; davalı kocanın anne-babası ile birlikte oturduğu, tarafların müşterek malik oldukları taşınmaz için davalının tek başına kullanmaya başladığı 04.06.2008 tarihinden itibaren kira bedelinin yarısı oranınında 7.575,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların evlilik birliğinin halen devam ettiğini; müvekkilinin açtığı boşanma davasının reddedildiğini, davacının boşanma davasının reddi sonrasında müşterek haneye dönmediğini,davanın hukuki dayanağının olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; tarafların halen evli olduğu, evlilik birliği devam ettiği için davalının dava konusu taşınmazdaki zilyetliğinin kötü niyetli olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; mahkemeninde kabulünde olduğu üzere ecrimisil istemine ilişkindir.Dosya içeriğinden; tarafların 03.06.2006 tarihinde evlendikleri; dava konusu evi 20.03.2006 tarihinde evlenmeden önce müşterek hisseli olarak satın aldıkları, halihazırda taşınmaza tarafların 1/2 oranında hissedar oldukları, davalı kocanın davacı kadına karşı boşanma davası açtığı 04.06.2008 tarihine kadar tarafların bu evde birlikte yaşadıkları; aleyhine açılan boşanma davası üzerine davacı kadının müşterek haneden ayrılıp kiraya çıktığı ve aylık 450,00 TL kira ödemek zorunda kaldığı; davalı kocanın evde oturmaya devam ettiği; davacı kadının 05.02.2009 tarihinde davalı kocaya noter kanalıyla ihtar göndererek; “kira ödemekte ekonomik olarak zorlandığını belirtmek suretiyle; müşterek malik oldukları taşınmazı tahliye etmesi ya da kendisine payı oranında kira ödemesi yapması” isteğini bildirdiği, davacının diaspora rahatsızlığı bulunduğu için tarafların cinsel ilişkiye giremedikleri ancak bu rahatsızlığın tedavi edilebilir nitelikte bir rahatsızlık olduğu gerekçesi ile davalı kocanın açtığı boşanma davasının reddedildiği; red kararın 08.07.2011 tarihinde kesinleştiği; huzurdaki ecrimisil davasının boşanma davasının reddine dair kararın kesinleşmesinden sonra 01.08.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Türk Medeni Kanununa göre boşanma davası açıldıktan sonra eşlerin ayrı yaşama hakkı bulunmaktadır. Somut olayda; davacı kadının aleyhine açılan boşanma davasının ardından müşterek haneden ayrılması kanuni hakkıdır. Boşanma davasının reddinden sonraki dönemde davası reddedilen kocanın, karısını müşterek haneye davet etmesi gerekir. Dosya içeriğinden davalı kocanın, davacı karısını müşterek haneye davet ettiğine dair her hangi bir bilgi, belge ve beyana rastlanılmamıştır.
Davacının davasının hukuki dayanağı Türk Medeni Kanununun 683. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına dayanmaktadır. TMK’nın 683. maddesi hükmüne göre malik malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir. TMK’nın 683. maddesinde belirtilen davalar doğrudan doğruya mülkiyet hakkına ait yetkilerdir. Bu talepler mülkiyet hakkından kaynaklanır ve varlıklarını mülkiyet hakkına ayrılmaz bir biçimde bağlı olarak sürdürürler.Davacı kadın davalı kocasına noter kanalıyla ihtar göndermek suretiyle taşınmazdan yararlanma isteğini açık ve net şekilde ortaya koymuştur. Tarafların ayrı yaşamakta oldukları gerçeği ve davacının mülkiyet hakkı karşısında, davalının taşınmazdan tek başına faydalanmasında haklı ve geçerli bir hukuki nedenin bulunduğu kabul edilemez.Kaldı ki; Türk Medeni Kanununun 693. maddesinde; paydaşlardan her birinin, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabileceği ve taşınmazı kullanabileceği; uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakimin belirleyeceği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince bu hakkın ölçüsünün her somut olayda Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenmiş olan objektif iyiniyet kuralı ve durumun özelliği gözönünde tutularak araştırılması ve değerlendirilmesi gerekecektir.Hal böyle olunca; tarafların dava konusu evi evlenmeden önce müşterek malik olarak satın almaları; davalının açtığı boşanma davası ile davacının ayrı yaşama hakkını elde etmiş olması; Türk Medeni Kanunu’nun 2.; 683.ve 693. maddesi hükümleri; davacının davalıya çektiği ve davaya konu taşınmazdan yaralanma isteğini bildirdiği intifadan men niteliğindeki ihtarname göz önünde tutulmak suretiyle; mahkemece; davacının davalıdan ecrimisil talep etme hakkının bulunduğu kabul edilmek suretiyle; uzman bilirkişi kurulundan alınacak Yargıtay ve taraf denetimine uygun hazırlanmış rapor doğrultusunda belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması somut olay adaletine ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olup; bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08/10/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.