Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/15397 E. 2012/21009 K. 09.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15397
KARAR NO : 2012/21009
KARAR TARİHİ : 09.10.2012

MAHKEMESİ:SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 3.411,67 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada, kurum görevlisi olan davalıya DMK’nun 146.maddesine aykırı şekilde limit aşılarak fazla avukatlık ücreti ödendiği ileri sürülerek alacağın tahsili istenilmiş, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda, süresinde fazla ödenenin geri istenmediği, kaldıki ödemenin harcanmış olduğu, DMK’nun 146.maddesine göre uygulama yapılamayacağı gerekçeleriyle istemin reddine karar verilmiştir.Dairemizin 14.10.2010 tarih ve 2012/13226 E.-2012/16679 Karar numaralı ilamıyla mahkemece vekilen karar “657 sayılı kanunun vekalet ücretine ilişkin 146. maddesi hükmü 1136 sayılı kanunun 164. maddesine göre “özel kanun” niteliğinde olup, bu durumda 657 sayılı Yasada kurum avukatlarına verilecek vekalet ücretine ilişkin olarak farklı bir düzenleme yapılmadığı sürece, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda 4667 sayılı kanunla yapılan değişikliğin kamu personeli statüsünde bulunan kurum avukatlarına ve bu arada davacıya ödenen vekalet ücretine uygulanan sınırlamayı kaldırdığından söz etmek mümkün olmadığından mahkemece anılan 146. maddede yer alan düzenleme uyarınca inceleme yapılarak davalıya fazla ödenen miktar yönünden davanın kabulü gerekirken reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir” denilmekle bozulmuştur.Mahkemece, Dairemizin yukarıda belirtilen ilamına uyma kararı verilerek davacı idarenin 16.01.2009 tarihli olur yazısına istinaden davalıdan en son 2007 yılında yapılan fazla ödeme tutarı geri istenmiş olup, davayı 60 günlük süre geçtikten sonra 24.09.2009 tarihinde açtığı ve idari dava açma süresi geçirilmiş olduğundan, bahisle gerekçe değiştirilerek davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, yerleşik uygulamada BK’nun 66. Maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresinin, tüzel kişilerde dava açılmak üzere emir vermeye yetkili organın zararı ve zarar vereni öğrenmesi (olur vermesi) ile başladığı kabul edilmektedir.Somut olayda, mahkeme gerekçesinde bahsi geçen (27.05.1973 tarih, 1972/6-1973/2) Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile çözümlenen husus, hatalı intibak veya hatalı terfi gibi bir şart tasarrufun sonradan idare tarafından geri alınması halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılan fazla ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteminin idare hukuku ilkelerine göre mümkün olup olmadığına ilişkindir. Bu İBK’nın idare tarafından yapılan bütün ödemelere uygulanması halinde, idarenin haksız iktisap kurallarından hiçbir zaman yararlanamaması ve memurların yapmış oldukları bütün hatalı ödemelerin idare tarafından gerek ödeme yapılan kişilerden, gerekse ödemeyi yapandan geri alamaması gibi bir sonuç doğuracağı ve bunun da idareyi işlemez duruma getireceği gerekçesiyle savunulamayacağı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.12.1984 gün 387/997 sayılı kararı ile kabul edilmiştir. O halde; herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin BK. 61 ve devamı maddelerine ve haksız iktisap kurallarına göre her zaman istenmesi mümkündür.Tüzel kişilerde ve özellikle kamu kurumlarının bağlı olduğu yasa, tüzük ve diğer hukuk kuralları gereğince alacak davası açılması için dava açacak kimseye emir vermeye yetkili kişi veya organın yapılan hatalı ödemeyi öğrendiği tarihin zamanaşımının başlangıcı olarak kabulü icap eder (HGK.20.05.1964 gün ve 940/388).O halde mahkeme, dava açma konusunda emir vermeye yetkili makamın kim olduğu ve bu makamın öğrenme tarihi saptanarak, davanın BK.66.md.göre bir yıllık süre içerisinde açılıp açılmadığı araştırılmalı, şayet bir yıllık süre geçmişse zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmeli, zamanaşımı sözkonusu değilse, Dairemizin önceki bozma kararında belirtilen hususlar incelenerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.