Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2012/15257 E. 2012/20915 K. 08.10.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15257
KARAR NO : 2012/20915
KARAR TARİHİ : 08.10.2012

MAHKEMESİ:SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 5.000,00 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı dava dilekçesinde; davalının kendisinin eski avukatı olduğunu, kira alacaklarının tahsili için davalı avukata vekalet verdiğini, davalı avukatın alacakları tahsil etmesine rağmen tahsil ettiği paraları kendisine vermediğini belirterek 5.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; davacı adına tahsil ettiği tüm paraları teslim ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davacının tahsil ettiği paraların bir kısmını davacının yakını olan … adlı dava dışı kişiye ödediği, bir kısmını da vekalet ücretine mahsup ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki ilişki, vekalet sözleşmesine dayanmaktadır. Vekalet ilişkisi karşılıklı güvene dayalı bir ilişkidir. Vekil, vekil edenin isteği ve talimatı üzerine yaptığı işin hesabını vermek ve onun adına aldığı şeyleri vekil edene teslim etmekle yükümlüdür.
Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde avukatların; yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen ve doğruluk içinde yerine getirerek, avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 43. maddesinde de, müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerlerin geciktirilmeksizin müvekkile duyurulacağı ve verileceği hükmü bulunmaktadır.Avukatın, yüklendiği iş nedeniyle tahsil ettiği parayı, bizzat müvekkiline veya onun yazılı talimatı ile gösterdiği kişiye vermesi esastır. Müvekkil adına alınan paraları geciktirmeksizin müvekkile duyurmak ve vermek zorunluluğunda olan avukatın, iş sahibine herhangi bir nedenle ulaşamaması halinde mahkemeden tevdi mahalli tayini istemesi ve yükümlülüğünü bu şekilde yerine getirmesi gerekir.
Diğer taraftan; hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları müvekkile geciktirmeksizin bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur.Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil ettiği alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır.Somut olayda; davalı avukat tahsil ettiği paranın bir kısmını, müvekkilinin açık ve yazılı talimatı olmadığı halde bir başkasına ödemiş, müvekkilinin vekaletnamede yazılı adresine bildirimde bulunmamış, avukatlık mesleğinin gerektirdiği güven ve özenli davranma ilkelerine uygun davranmamış, hapis hakkını yasaya uygun şekilde kullanmamıştır.Mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler göz ardı edilerek; Avukatlık Yasasının 34. ve 134. maddeleri ile, meslek Kurallarının 43. maddesindeki hükümlere aykırı olarak; davalı avukatın, davacı adına tahsil ettiği paraların bir kısmını davacının bir yakınına ödediği; bir kısmını da vekalet ücretine mahsup ettiği gerekçesi ile davanın reddi yönünde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.