Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2011/8 E. 2011/9330 K. 31.05.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/8
KARAR NO : 2011/9330
KARAR TARİHİ : 31.05.2011

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 22.765,63 lira alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden Davacı vek.Av. … geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin, davalı dedesinin muvafakatı ile dedesi adına tapuda kayıtlı taşınmazlar üzerine 2001 yılında şaraplık bağ tesis ettiğini; 2005 yılında, davalı ile müvekkilinin arasının açıldığını ve davalının noterden ihtarname keşide ederek, taşınmazlardan ilişkisini kesmesini istediğini; akabinde de meni müdahale ve ecrimisil davası açtığını, bu davanın yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda; davacının diktiği bağ nedeniyle parsellere kattığı değerin 22.765,63 TL olarak belirlendiğini, bu miktarın davalıdan talep etme haklarının doğduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla , 22.765,63 TL alacağın 19.4.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacı torunum benim yanımda kaldığı süre zarfında bahsi geçen tarlalarımı bağ vasfına getirdi. Ancak, bu taşınmazların bağ haline gelmesi sırasında şahsıma ait traktörü kullandı. Traktörün mazotunu da ben karşıladım. Elde ettiği ürünleri de aldı. Ayrıca, tazminat istemeye hakkı yoktur diyerek savunmada bulunmuş, vekili aracılığıyla verdiği 23.8.2007 tarihli dilekçe ile de; zamanaşımı definde bulunmuştur.
Mahkemece; “…davacının verdiğini geri almaya hakkı olduğunu ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 1.8.2005 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği; zira, bu tarih itibariyle taşınmazlardan el çekmesinin istendiği, davanın (26.7.2007 tarihinde) bir yıllık süreden sonra açılmış olduğu anlaşıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekmiştir.
Gerekçesiyle” davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davada, davacının; davalı dedesine ait taşınmazlara diktiği bağ nedeniyle davalının sebepsiz zenginleştiği iddia olunarak; bağın taşınmaza sağladığı katkı bedeli talep edilmektedir.
Sebepsiz zenginleşmede; davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların malvarlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, kural olarak , bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, sebepsiz yoksullaşma ve sebepsiz zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. O halde, geri isteme hakkının kapsamı da kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belirlenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir.
BK. mad.66’ya göre, iade alacaklısının geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra nedensiz zenginleşmeden doğan iade istemi zamanaşımına uğrar. Bir yıllık sürenin başlaması için, iade alacaklısının kendisi aleyhine zenginleşen kişiyi ve zenginleşmenin kapsamını (nedensiz olarak uğranılan malvarlığı azalmasının miktarını) bilmesi aranmalıdır.
Somut olayda; her ne kadar, davalı tarafından taşınmazların terki hususunda 1.8.2005 tarihinde ihtarname tebliğ edilmiş ise de; davacının, dava konusu taşınmazları Ağustos 2006 yılında terk ettiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece; davacının iade alacağının doğum anı, malvarlığındaki azalmanın gerçekleştiği bu tarih olduğu kabul edilerek; davalı tarafın zamanaşımı itirazının reddi ile , işin esasının incelenmesi ve sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 750 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.