Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2011/6571 E. 2011/15230 K. 11.10.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6571
KARAR NO : 2011/15230
KARAR TARİHİ : 11.10.2011

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde suya vaki müdahalenin men’i istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin, 30 sene önce kendisi ve babası tarafından kazı yapılmak suretiyle çıkartılan ve bahçesinde kullandığı kaynak suyuna; davalı tarafından çok yakın mesafede kazı yapılmak suretiyle müdahalede bulunulduğunu iddia ederek; su kaynağına vaki müdahalenin men’i ile davalının açtığı kuyunun kapatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın husumet ve esas bakımından reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, HUMK.’nun 389.maddesi gereğince(6100 Sayılı Kanunun 297/2 maddesi); mahkemece verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüte mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır.
Bu maddeye göre; hüküm fıkrasının çok açık olması, infazı sırasında tereddüt yaratmayacak şekilde taraflara yüklenen hak ve vazifelerin tek tek belirtilmesi gerekir. Aksi halde, hükmün icrası sırasında şüphe ve tereddütlerin doğmasına ve ilamın infaz edilememesine neden olur.
Mahkemece kurulan hükümde, sadece “davacının davasının kabulüne” denilmekle yetinilmiş, taraflara yüklenen hak ve vazifeler açıklanmamıştır. Bu haliyle, hükmün infaz kabiliyeti bulunmamaktadır.
Öte yandan, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; “sonuç olarak düşüncemiz, 1 nolu kaynaktaki kesilen suyun, 2, 3, 4 nolu kaynaklardaki suyun çıkışı kapatıldığında; akış haline geçip geçmeyeceği konusu muamma olduğundan dolayı, aşağıdaki havuzda biriken suyun ortak kullanıma açılması bir çözüm yolu olarak görülmektedir.” denilerek, su rejimi kurulması önerilmiştir. Mahkemece, önerilen biçimde bir su rejimi ve düzeneği oluşturulmasının gerekip gerekmediği hususunun değerlendirilip, tartışılmamış olması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.