Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2011/19541 E. 2012/3880 K. 16.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/19541
KARAR NO : 2012/3880
KARAR TARİHİ : 16.02.2012

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde vasiyetnamenin iptali, olmazsa davacının saklı payı korunarak tenkisi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; vasiyetnamenin murisin rızası ile değil davalının baskısı ile yapılması nedeniyle iptalini, olmazsa saklı payı aşan kısmın tenkisini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında; vasiyetnamenin yasadaki koşullara uygun yapıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davacının saklı payı bulunduğunu, bu nedenle tenkis hesabına yönelik bilirkişi incelemesi yapılıp, davacı ve davalı vekilinden seçim hakkını kullanmaları yönünde tercih hakkı tanındığını, hem davacı hem de davalı vekilinin bedel ödeme yönünde tercih kullanmayacaklarını belirtmeleri gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, vasiyetnameler hiçbir şart aranmaksızın tenkise tabidir.(TMK 564/1 md)
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. ( TMK.md.507 ) Miras bırakanın Türk Medeni Kanunun 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.Davalılara yapılan tasarrufun değeri ile davalılara yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (sabit tenkis oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı (TMK.md.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan, davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.Somut olayda, mahkemece; tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünemezliği ortaya çıktığından, TMK 564.maddedeki tercih hakkı davalı vekiline sorulmuş, davalı vekili “bedel ödeyerek kullanma hakkını kabul etmediğini” belirtmiştir. Mahkemece, daha sonra davacı vekiline sorulmuş, davacı vekili de “alım hakkını kullanmayacaklarını” beyan etmiştir.Mahkemece, davalının tercihte bulunma hakkını kullanmaktan kaçındığı ve tercih hakkının davacıya geçtiği kabul edilerek tercihi sorulmuş olup, davacı tercihini yaptığını ve “alım hakkını kullanmayacaklarını” beyan ettiğine göre, davacının tercih ettiği hukuki duruma göre (bedel istediği gözetilerek) karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.