YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/14519
KARAR NO : 2011/19226
KARAR TARİHİ : 30.11.2011
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde 3.177,65-TL tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili; davalının ağaçlandırma sahasında hayvan otlatarak fidanlara zarar verdiğini beyan ederek 3,177,65-TL idare zararının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmalara katılmamış ve yazılı bir beyanda da bulunmamıştır.
Mahkeme kesin süre içinde ara kararının yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın kesin süre nedeni ile reddine karar vermiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın ucuz, basit ve çabukluk ilkesine göre sonuçlandırılması için, kanun davacı ile ilgili birçok işlem hakkında belirli süreler tayin etmiştir. Sürelerin çok büyük bir kısmı taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar için konulmuş süreler de ikiye ayrılır. Kanuni süreler ve kazai süreler olarak belirlenir.
Kanuni süreler kural olarak kesindir. Hakimin, tayin ettiği süreler için kanun bazı hallerde kendisi bir süre öngörmemiş, sürenin tayinini hakime bırakmıştır (HMUK 217 md.). Hakimin süre tayin ederken, tarafların özel durumlarını nazara alması gerekir. (HGK 28.02.1968 gün, 1/922 E-116 K.)
Ayrıca, hakimin verdiği sürelerin olayın özelliğine uygun olması gerekir. HMUK 163.maddesi uyarınca ilgili taraflara verilecek önel ve kesin önele ilişkin ara kararının yapılması gereken işler yönünden yeterli ve elverişli olması bu süre içinde yerine getirilmesi bakımından makul ve yerine getirmeye de tarafın başka bir işlem yaparak elde edeceği şekle uygun sonuç sağlar olması gerekecektir. (Prof.Dr.B.Kuru C.5.İst.sh.5439-5441)
Süre tayini bakımından hakimin takdirine bırakılan hallerde yapılacak işlemin niteliğine göre makul bir süre belirlenmesi yapılmalıdır.
Somut olayda Mahkeme, 20/04/2011 tarihli 1. celsede taşınmaz başında 28/04/2011 tarihinde keşif yapılmasına karar vermiş, davacı tarafa keşif avansını yatırması için keşif gününe kadar süre vermiştir. Davacı taraf keşif masrafının tamamını yatırmadığı için keşif ifa edilememiş, 04/05/2011 tarihli 2. celsede 06/05/2011tarihinde (duruşmadan 2 gün sonra) keşif yapılmasına karar vererek davacı kurum vekiline eksik kalan keşif avansını yatırması için keşif gününe kadar kesin süre vermiş, keşif gününde davacı tarafın eksik keşif avansını yatırmaması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Mahkemece verilen 2 günlük kesin süre, davacı idarenin bir kamu kuruluşu olduğu da göz önünde tutulduğunda yeterli olmadığı gibi, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara da uygun değildir.
Davacı taraf keşif avansının bir kısmını 28/04/2011 tarihinde yatırmış; keşif masrafının tamamını yatırmadığı için keşif ifa edilememiş, 04/05/2011 tarihli 2.celsede 06/05/2011 (duruşmadan 2 gün sonraya) günü keşif yapılmasına karar vermiş, davacı kurum vekiline eksik kalan keşif avansını yatırması için keşif gününe kadar kesin süre vermiş, keşif gününde davacı tarafın eksik keşif avansını yatırmaması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Mahkemece belirtilen nitelikleri ihtiva etmeyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3.maddesine göre de makul süre içinde davaların sonuçlandırılmasına hizmet etmeyen salt bu gerekçe ile davanın reddi bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi