Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2011/12052 E. 2011/17833 K. 16.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/12052
KARAR NO : 2011/17833
KARAR TARİHİ : 16.11.2011

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 6.000,00 TL basın yolu ile kişilik hakkına saldırıdan … manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, … Gazetesi’nin 09/01/2010 tarihli nüshasında yayınlanan “Melek Değil Şeytanmış” başlıklı haber nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını iddia ederek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, haberin görünür gerçeğe uygun olup, davacının olay nedeni ile gözaltına alındığı ve bilgilerin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü yetkililerince verildiğini, yayının basın yasasının tanıdığı sınırlar içinde yapıldığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Dava konusu … Gazetesinin 09 Ocak 2010 günlü nüshasında yer alan “Melek Değil Şeytanmış” başlıklı haberde “Bölücü başı …’ın cezaevi koşullarını ve …’nin kapatılmasını protesto etmek amacıyla İstanbul genelinde çeşitli partilere ve araçlara molotof kokteyli attıkları gerekçesiyle 1’i kadın 31 kişinin gözaltına alındığı, saldırıları molotoflu eylemlere katılanların “Ana” dediği Ümraniye … … Derneği’nin eski başkanı …’nun organize ettiğinin ortaya çıktığı” ifade edilmiştir.
Basın özgürlüğü , Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve … içinde yaşayabilmesi içindir.
Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda, davacının …’ın cezaevi koşullarını ve …’nin kapatılmasını protesto etmek amacıyla İstanbul genelinde çeşitli partilere ve araçlara molotof kokteyl atma eylemlerini organize eden kişi olarak gözaltına alındığı anlaşılmaktadır. Yayının yapıldığı tarihte ortaya çıkan duruma diğer bir anlatımla görünür gerçeğe uygun yayın yapılmıştır. Yayında kullanılan ifade şekli de olayın özelliklerine uygun olup resmi kayıtlardaki bilgilerin dışında davacının şahsına yönelen başka bir iddia veya söze yer verilmemiştir. Yerel mahkemece, “şeytanmış” sözcüğünün incitici ve küçük düşürücü nitelikte olduğu kabul edilmişse de haber başlığında kullanılan “şeytan” sözcüğü iddia edilen eylemlerin ağırlığına vurgu yapmak, okuyucunun dikkatini çekmek için kullanılmıştır. O halde başlık yazı içeriği ile uyumlu olup yayında hukuka uygunluk sınırları içerisinde kaldığından davanın reddine karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde davanın kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16/11/2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.