Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2011/11348 E. 2011/11329 K. 30.06.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/11348
KARAR NO : 2011/11329
KARAR TARİHİ : 30.06.2011

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 10.000.00 TL (ıslahen 18.552,00 TL) işgal tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili; müvekkilinin … Köyü, 74 Parselde bulunan taşınmazın 210/760 oranında hisse sahibi olduğunu, … şirketi ile davalı …’nin müvekkilinin muvafakatı olmadan baz istasyonu için kontrat yaptığını ve şirketten aldığı kira bedellerini de müvekkiline hissesi oranında ödemediğini, aynı şekilde arsa üzerinde bir adet iki katlı ev bulunduğunu, evin üst katında davalının oturduğunu, diğer katını da davalının kiraya verdiğini, kiraya verdiği evin kira bedelinin bilirkişi marifeti ile geçmiş 5 yıl öncesine kadar tespiti ve hisseleri oranında yasal faizi ile birlikte ödenmesini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL bedelin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 03/12/2010 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını bilirkişi raporu doğrultusunda 18.552,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı duruşma aşamasındaki beyanında; davacının bu yerle hiçbir ilgisinin olmadığını, evlerinin arasında 45 – 50 metre fark olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının dava konusu taşınmazda 210/760 hissesinin bulunduğu, davacının sadece zemine değil, bodrumla birlikte 3 katlı, 2 daireli, 10 kapı nolu binaya da hissedar olduğu kabul edilerek ve mesken olarak kiraya verilen alt kat daire ile davalıyla … şirketi arasında düzenlenen 15.07.2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesi gözönüne alınarak, 5 yıllık ecrimisil değerinin 18.552,00.-TL’sı olduğu anlaşıldığından davacının davasının 18.552,00.-TL’sı üzerinden kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, her şeyden önce tarafların yargılama gününü bilmeleri ile mümkündür. HUMK.nun 73. maddesi, “mahkeme tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için uygun şekilde davet etmeden hükmünü veremez” kuralını içermektedir. Hukuk mahkemelerinde asıl olan tarafların huzuru ile yargılamanın yürütülmesi olup usulün olanak tanıdığı hallerde duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda yargılamanın yürütüldüğü hallerde vardır. Bu gibi durumlarda gerekli uyarıyı taşıyan çağrı kağıdının tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, kanıtlar toplanarak sonuca ulaşılması gereklidir.
Tebligat Yasasının 20, 21 ve Tüzüğün 28. maddesi gereğince muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan her biri gösterilen adreste bulunmaz iseler tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazıp imzalaması gerekir.
Somut olayda, dava dilekçesi, duruşma davetiyesi, bilirkişi raporu davalıya tebliğe çıkarılmış, TK.21. maddesi uyarınca adreste bulunmama sebebi yazılmadan, hepsi aynı komşuya (…’a) haber verilerek tebligat adresine göre 8 numaralı eve kapıya yapıştırılmış, oysa bilirkişi raporunda evin 10 numaralı olduğunu belirtmiştir. Bu şekilde usul ve yasaya uygun olmayan tebliğat ile savunma hakkının kısıtlanması doğru görülmemiştir.
Kaldı ki, ıslah dilekçesi davalıya son duruşmada elden tebliğ edildikten, sonra yasal cevap süresi tanınmadan davanın sonuçlandırılması da savunma hakkını kısıtlaması nedeniyle doğru değildir.
Kabule göre ise; herkes iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK.md.6). Davalı taşınmazı iddia edildiği şekilde kullandığını kabul etmediğine göre, ispat yükü müşterek malik olduğu taşınmazda hissesini davalının kullandığını ileri süren davacıda olup, davacı paydaş olduğu taşınmazı, kendi hissesi de dahil davalının kiraya vererek, kiradan pay vermediğini ispat için yasal delil göstermeden, bilirkişi raporu ile davasını ispat etmiş kabul edilemez. Kaldı ki krokide taşınmaz üzerinden birden fazla yapı bulunduğu halde, dava dışı binaları diğer hissedarın ve davacının kullanıp kullanmadığı üzerinde durulmadan, eksik rapor ile sonuca gidilmiştir.
Hakimin tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olduğu (HUMK.md.74) gözetilmeden, davada davalının kiraya verdiği ev ve baz istasyonu için kira sözleşmeleri kabul edilmeyerek ecrimisil istendiği halde, uygulama gereğince emsallere göre ecrimisil hesabı yapılması gerekirken, davacının taraf olmadığı kira sözleşmesinde yazılı miktar esas alınarak ve talep aşılmak suretiyle kiralanan 2. kat dışında tüm bina üzerinden kira hesaplayan bilirkişi raporunun hükme esas alınması da yasaya uygun değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.