YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/8931
KARAR NO : 2010/10940
KARAR TARİHİ : 17.06.2010
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde 8.000,00 lira (ıslahen 32.403 TL) alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı … vekili; Konya 3. AHM’nin 2001/465 esas … dosyasında davalı kurum tarafından açılan tazminat davasının neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verildiğini ve hüküm altına alınan alacağın ve masrafların Konya 5. İcra Müdürlüğünün 2007/1180 ve 1182 esas … dosyaları ile toplam 65.357,74 YTL olarak icraya konulduğunu, bu icra tehdidi altında yaptıkları müracaat neticesinde borcu 32.403 YTL olarak 25.2.2007 tarihli makbuz ile davalı veznesine yatırıldıklarını, ancak kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından lehlerine bozulması üzerine, davalının davasından feragat ettiğini, dolayısıyla borçlu olmadıkları bir bedelin davalı şirkete ödendiğinden bahisle (FDHS kalmak üzere) şimdilik 8.000 TL nin (ıslahen 32.407,45 YTL) yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Telekom Müdürlüğü vekili; belediyenin henüz haciz için gerekli süre dolmadan “tatlıya bağlıyalım kampanyasından” faydalanmak üzere müracaatta bulunarak, rızaen ödeme yaptığını, bununla birlikte davacının zaten olayda kusurlu ve haksız olduğunu, zaten kararın görev yönünden bozulduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hukuksal nitelikçe sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı, alacak istemlidir.
Sebepsiz zenginleşme, 818 … Borçlar Kanunu’nun genel kurallarına ilişkin birinci kısmın birinci bölümünde “borç ilişkilerinin kaynakları arasında” ve üçüncü ayırımında 61 ilâ 66.maddeler arasında düzenlenmiştir.
Borçlar Kanunu’nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre; sebepsiz zenginleşme, geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Hemen belirtilmelidir ki, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Somut olaya gelince: Konya 3. AHM’nin 2001/465 E ve 2006/365 K. ile haksız fiil sonucu davacı … ve dava dışı TEİAŞ’ın davalıya ait kablo ve santrale zarar verdikleri tespit edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalı karar kesinleşmeden ilamının infazı için takip başlatmış, henüz haciz için gerekli süre dolmadan davacı 19.2.2007 tarihinde “TATLIYA BAĞLIYALIM KAMPANYASINDAN” faydalanmak üzere davalıya müracaatta bulunmuş ve 25.2.2007 tarihinde borcu rızaen ve haricen vezne hesabına 32.407,45 YTL olarak ödemiştir. Ancak, takibe konulan karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından 29.1.2008 tarihinde “zarar sabit olmakla birlikte TEİAŞ yönünden onamış, davacı … yönünden ise idari yargı görevli olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Bunun üzerine, dava yeni esasa kaydı yapılarak yapılan yargılama sırasında, davalı “alacaklarının kampanya çerçevesinde anlaşma ile ödendiğinden bahsederek davadan feragat ettiklerine “dair dilekçe vermiş, mahkemece davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir.
O halde, davalıya yapılan bu ödeme varlığı inkar edilmeyen haksız fiil zararı ve “TATLIYA BAĞLIYALIM KAMPANYASINDAN” faydalanmak üzere anlaşma sonucu gerçekleşmiş olup, ödeme nedeniyle davalının sebepsiz zenginleşmesinden, davacının da sebepsiz fakirleşmesinden söz edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Sadece anlaşma ve rızai ödemeden dolayı davalı davaya tam yargı davası olarak devam etmemiş, kampanya ve anlaşmanın gereği olarak açılmış davadan feragat ederek uyuşmazlığı sonlandırmıştır.
Yukarıda açıklanan bu durum itibarıyla davanın reddi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.