Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/8354 E. 2010/10132 K. 08.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/8354
KARAR NO : 2010/10132
KARAR TARİHİ : 08.06.2010

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 10.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 7.260,00 TL nın tahsili cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacılar vekili 3.9.2008 tarihli dava dilekçesinde, davalı ile davacıların iştirak halinde malik oldukları fındık bahçesi ve tarla vasfındaki 13 adet taşınmazın davalı tarafından işgal edildiğini belirterek 2003-2007 yılları için 10.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Mahkemece; zamanaşımı def’inin süresinde olduğu kabul edilerek 2004-2007 yılları için 7.260,20 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dosya kapsamına göre davalıya 25.11.2008 tarihinde dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen 10 günlük cevap süresi geçtikten sonra 16.12.2008 tarihli cevap dilekçesi ile davalının zamanaşımı def’inde bulunduğu ve davacı vekilinin 17.12.2008 tarihli celsede cevap dilekçesine itiraz ettikleri anlaşılmaktadır.
Zamanaşımı savunması HUMK’nun 187.maddesinde açıklanan ilk itirazlardan olmadığından cevap süresi içerisinde ileri sürülmesi zorunluluğu yoktur. Ancak, cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı savunmasının gözönünde bulundurulabilmesi için karşı tarafın savunmanın genişletildiği yolunda itirazının bulunmaması gerekir. Başka bir deyişle davacı taraf, savunmanın genişletilmesine muvafakatlarının olmadığını hemen belirtmiş ve karşı koymuş ise bu takdirde mahkemece zamanaşımı savunmasının reddine karar verilmesi gerekir. Bu durumda, mahkemece süresinde olmayan zamanaşımı def’ine davacı vekili tarafından itiraz edilmesi nedeniyle dikkate alınmayarak talep gibi 2003 yılına ait ecrimisil bedelinin de tahsiline karar verilmelidir.
Ayrıca, dava konusu taşınmazların tapu tayıtlarına göre taraflar iştirak halinde maliktirler. Paylı taşınmazda paydaşın diğer paydaştan ecrimisil isteyebilmesi için yararlanma isteğine karşı konulması (intifadan men) koşulu aranır. Bu koşul ecrimisil davalarının asli unsuru olup, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Dava konusu taşınmazlardan bir kısmının fındık bahçesi olması nedeniyle ” doğal semere” getiren taşınmazlar için intifadan men koşulunun aranması şart değilse de, bilirkişi raporuna göre tarla vasfında bulunan 52, 124, 145 ve 367 parsel nolu taşınmazlar yönünden davacı ortakların davalı ortağı intifadan men ettiklerine dair mahkemece bir araştırma yapılmadan bu taşınmazlar yönünden de ecrimisil bedeline hükmedilmesi doğru değildir.
Bundan başka hükme esas alınan bilirkişi raporunda ürün esasına göre yeterli inceleme yapılmadığı gibi bazı yıllarda ise net gelir hesabı yapılmadan ecrimisil bedelinin hesaplandığı anlaşıldığından rapor bu yönden hüküm kurmaya elverişli ve yeterli görülmemiştir.
Bu nedenle, mahkemece; yukarıda açıklanan konularda araştırma yapılarak, taraflardan delilleri sorulmak suretiyle oluşacak sonuca göre ve mahallinde yeniden yapılacak keşif sonucu alınacak uzman bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 8.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.