Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/8103 E. 2010/12040 K. 05.07.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/8103
KARAR NO : 2010/12040
KARAR TARİHİ : 05.07.2010

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 3000 TL manevi tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili; davacıya olan borcunu ödemeyen davalı hakkında icra takiplerine başlanarak aracının haczedildiğini, bu olay nedeniyle davalının davacıyı haksız olarak şikâyet ettiğini ileri sürerek; 3.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının kendisine yapılan haksız ve hukuk dışı teklifi resmi makamlara bildirdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesine talep etmiştir.
Mahkemece, davalının şikâyet hakkını kullanırken davacının sahsına yönelik saldırıda bulunduğunun kabul edilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Şikâyet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir:” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde ve gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği başlığını taşıyan 12. maddesinde de herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. TMK. nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. Aynı kanunun 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK. nun 49. maddesinde de saldırının yaptırımı düzenleme altına alınmıştır.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp, kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak, başkalarının da aynı olay karşısında, davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dava konusu somut olayda, davalıya ait aracın, davacı tarafça başlatılan icra takipleri sonucunda 10.07.2006 tarihinde fiilen haczedilerek muhafaza altına alındığı, aynı gün … savcılığına davacı ile kardeşi olan Şenol hakkında davalı tarafından kredi kartının kötüye kullanılması suçlaması ile şikâyet dilekçesi verildiği, davalının ifadesinde şikâyete konu eylemleri 08.07.2006 tarihinde öğrendiğini bildirdiği, yapılan soruşturma sonucunda davalının iddiasından başka delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır. Kolluk görevlisi olan davalının, suç teşkil eden bir eylemi aracının haczedilmesinden sonra adli mercilere bildirmesi, suçun sübutuna ilişkin delil olarak sunulan kredi kartı sliplerinin tanık olarak dinlenilen Serhat Büyüksarı’ya ait işyerindeki pos cihazından çekilmiş olması gözetildiğinde, hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak şikâyet hakkının kullanıldığı ve bu durumun davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Şu durum karşısında takdir edilecek uygun miktarda manevi tazminatla davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken mahkemece davanın reddedilmesi bozma nedenidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.