Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2010/7344 E. 2010/12174 K. 06.07.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/7344
KARAR NO : 2010/12174
KARAR TARİHİ : 06.07.2010

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı dilekçesinde; 22.1.2004 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile aylık 125 TL olarak hükmedilen yoksulluk nafakasının; aradan geçen sürede kendisinin asgari ücretle çalışmasına rağmen, ihtiyaçlarını karşılamadığını iddia ederek; aylık nafakanın artırılarak 600 TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, davacının talep ettiği nafaka miktarını ödeme kudretinin bulunmadığını, şu anki nafaka bedelini bile zor ödediğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; “…Davacının çalıştığı ve gelirinin bulunduğu, dinlettiği tanıklarının anlatımlarıyla anlaşılmıştır. Bu durumda, yoksulluğu devam etmeyen davacının; artırım istemi haklı nedene dayanmamaktadır, gerekçesiyle” davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasında; davacının, doktor yanında sekreter olarak çalıştığı aylık 500 TL ücret aldığı; davalının ise, mermer şirketinin müdürlüğünü yaptığı, aylık 1250 TL maaşının olduğu anlaşılmaktadır.
TMK’nun 176/lV.maddesine göre; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir”.
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre, iradın artırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir.
Somut olayda, yaklaşık 5 yıl önceki tarih itibariyle hükmedilen yoksulluk nafakasının; paranın enflasyon nedeniyle satın alma gücünü yitirmesi ve davacının ihtiyaçlarının doğal olarak artması sonucunda; en azından değerinin düştüğü bir gerçektir. Davalının, bu süreç içerisinde aldığı 125 TL nafaka ile geçinmesinin mümkün olmadığı gözetildiğinde; çalışmasının bir zorunluk olduğu ortadır. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre; asgari üret seviyesinde gelir elde edilmesi, yoksulluk nafakasının bağlanmasına engel teşkil edici bir durum değildir.
Artırım davasında gözönünde tutulacak husus; geçen süreçte tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişikliğin, önceki kurulan dengeyi bozup bozmadığıdır. Davalının şirket sahibi olduğu ve geliri dikkate alındığında; davacının çalıştığı işyerinden aldığı ücretle, nafaka miktarı toplamının, onu, yoksulluktan kurtarmayacağı sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle, mahkemece; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçlarını karşılayacak nafaka yükümlüsü davalının gelir durumu ile orantılı olacak biçimde, hakkaniyet ölçüsünde nafaka artırılmalıdır. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştr.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.